0.2

1.8K 144 181
                                    


***

Kucağımdaki küçük kızın çıkardığı sesler haricinde başka sesler duyulmuyordu. Haitani Ran tam yanımda durmuş dik bakışlarla boynuma bakıyordu. Elinin izinin çıktığı, ısırıklarının morarttığı, emmelerinin kızarttığı ve devamının göğüslerimde olduğu izlere.

Kucağımdaki küçük kız ise emme oyuncağı sandığı göğüslerimi sıkıyordu. Başını göğsüme koyuyor, babasına bakıyordu arada. Adını öğrenmiştim ufaklığın. Haitani Reina(Saf,Temiz). Adı gibiydi resmen.

Bütün etrafındaki kirliliğe rağmen tertemiz durmayı başarmıştı. Haitani Ran'dan aldığı mor gözleri, sarı saçlarıyla çok güzel bir bebekti. Büyük gözleri sürekli heyecanlıydı, babasının dik, sivri ve tehlikeli bakışlarının aksine.

Gözlerimi kucağımdaki kızdan ayıramıyordum. Aşağı indiğimde kahvaltı masası hazırlanmıştı. Haitani Ran baş köşede oturuyordu. Onun hemen yanında bir kişilik yer daha vardı, birde çocuk sandalyesi.

Şu anda Reina'nın olması gerektiği yerde olmamasına sinirlenmiş olabilir fakat Reina her onu indirdiğimde ağlıyordu. Gözlerimi Ran'a çevirip tedirgince baktım. Her an ölme ihtimalim vardı bu evde. "Bay Ran, bir sorun mu var? Sizi rahatsız eden bir şey mi var?"

Dirseğini masaya yaslayıp yanağını eline yasladı. Gülümseyerek gözlerini kıstı. "Bay Ran yerine daha samimi hitaplar kullanabilirsin. Sonuçta iki-üç haftaya evleniyoruz."

İçtiğim su boğazıma kaçarken Reina'yı tutup öksürdüm. "Ne?! İki üç haftaya mı? N-neden o kadar erken?" Şaşkınlıkla konuştuğumda gülüşü daha çok büyüdü.

Kahvesinden içip kızına baktı. Reina hala göğüslerimle oynuyordu. "Uzatmaya gerek yok. Kızımın daha fazla annesiz kalmasını istemiyorum." Net şekilde konuştuğunda bana daha fazla söz hakkı kalmamış gibi hissettim. Ne diyebilirdim ki zaten? Koskoca Haitani Ran vardı karşımda.

Başımı sallayıp cevap vermedim. Cevabım yoktu. Sadece emirlere boyun eğip susmam gerekiyordu fazla bir şey değil. "Eşyalarını buraya taşımaya gerek yok bugün yenilerini alırız. Ayrıca düğün alışverişi yapmamız gerekiyor değil mi sevgilim?" Suratında samimi tutmaya çalıştığı bir gülümseme vardı.

"Bay Ran aslında bence biraz düğünü ertelememiz iyi olur. Sonuçta ikimizde birbirimiz hakkında bir şey bilmi-" Kendimi açıklamaya çalıştığım sözlerim Ran Haitani tarafından kesildi.

" Kanata Yaori. Ailen seni on beş yaşındayken abinin ölümünden sorumlu tutup terk etti. Kendi başına hem çalışmak hem de okumak zorunda kaldın fakat iki işi bir arada halledemeyeceğini anlayınca okulu açığa aldın. İki işte birlikte çalıştın. Okulunu açıktan bitirip moda tasarımcısı oldun. İki yetimhane yaptırdın ve onlara sponsor olup çocuklara yardım ettin." Gülüp devam etti. "Detaylara girmemi ister misin?"

Şok olmuştum adeta dudaklarımı araladım fakat hiçbir şey söyleyemedim. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana salladım. Kucağımdaki Reina ise masadaki salatalığı almak için uzanıyordu. Ran Haitani gerçekten beni mi araştırmıştı? Gerçekten yapmış mıydı?

Daha fazla yiyemeyeceğimi hissettiğimde Reina'yı kucağımdan kaldırıp bebek sandalyesine oturttum. Ran Haitani başka bir şey söylememişti. Sakince kahvesini içiyor bizi izliyordu.

Reina başını eğip babasına baktığında Ran ona hafif bir gülümseme verdi. Gözleri kızına yumuşak bakıyordu. Belki karşısında başkası olsa ölürdü, mesela ben. "Bay Ran-" demiştim ki sözüm kesildi.

"Şu resmiyeti kaldıralım artık." Kahvesini sertçe masaya bırakıp dik dik baktı. Gözleri çok sertti. "Birbirimize daha yakın olalım."

Mecburi bir şekilde gülümsedim ama gülümsemem mutluluktan veya iyi duygulardan çok uzaktı. "Nasıl isterseniz."

Kapının çaldığını duyduğumda ayağa kalkıp yönetecektim ki Haitani Ran beni durdu. Bileğimdeki eliyle beni yanındaki sandalyeye oturttu. "Sen dur."

Kapının açıldığını duyduğumda Haitani Rindou'nun sesi doldurdu kulaklarımı. Ardından yaklaşan adım sesleri. Daha sonra olanlar ise beynimin kavrayamayacağı şeylerdir.

Kendimi Haitani Ran'nın kucağında buldum aniden. Sıcak dudakları dün akşamın aksine yumuşakça dudaklarıma yapışmıştı...

𝙻𝚒𝚝𝚝𝚕𝚎 𝙰𝚗𝚐𝚎𝚕|| 𝙷. 𝚁𝚊𝚗Where stories live. Discover now