1- güzel yüzün için

565 54 18
                                    

Lo Moon - For Me, It's You

Sakin, huzurlu bir akşamdı. Eylül ayının son demleri olmasına rağmen hava bir anda soğumuş, Wang Yibo'yu kahverengi kaşe montunu giymeye zorlamıştı. Aslında üşümüyordu çünkü içindeki ateş, serin Eylül akşamını bile hissetmemesini sağlıyordu fakat şu an öyle kritik bir andaydı ki, hasta olup evde yatması işi için hiç de iyi olmazdı.

Kaşe montunu hafifçe geri itip ellerini kumaş pantolonunun cebine sokmuş, gözleri karşısındaki tablonunun üzerindeyken aklını bambaşka şeylerle meşgul etmişti. Nerede kalmıştı?

Hafifçe kaş çatarak bileğini kaldırıp saate baktı. Buluşmak için sözleştikleri vaktin üzerinden beş dakika geçmişti fakat Xiao Zhan hâlâ ortalarda görünmüyordu. Ki bu şaşırtıcıydı çünkü Xiao Zhan, en çok dakikliğiyle biliniyordu.

Yibo, sanki karşısındaki tabloda Xiao Zhan'ın neden geciktiğinin sebebini bulabilecekmiş gibi dikkatlice gözlerini kısmış tabloyu inceliyordu ki, adım seslerini işitti. Omuzlarındaki gerginlik yerini garip bir gevşemeye bıraktığında buna kendisi bile şaşırdı çünkü bunun anlamı, bir buçuk sene sonunda dahi onu adım seslerinden tanıyor olmasıydı.

"Lao Wang," dedi Xiao Zhan yanındaki yerini alır almaz. "Çok beklettim mi?"

Yibo, kalbi çok hızlı attığı için nefes nefeseydi fakat yüzünü görmeye duyduğu istek öyle güçlüydü ki, kendisini dizginleyip derin bir nefes alarak adama baktı. Aynı kendisi gibi o da kaşe mont giymişti fakat baştan aşağı simsiyahtı, ki bu da aynı geç kalmamakla bilinmesi gibi Xiao Zhan'ın bir diğer ayırt edici özelliklerinden biriydi. Her zaman sanki yastaymış gibi simsiyah giyinirdi. Değişmişti. Başka biri olsa belki bu değişikliği fark etmezdi fakat Wang Yibo için Xiao Zhan'daki ufacık bir değişikliği fark etmek bile inanılmaz kolaydı.

Kalbinin atış hızı kulaklarını uğuldatırken Xiao Zhan'ın yüzüne baktı. Gözleri pek parlamıyordu ve biraz da zayıflamıştı ama hâlâ çok güzeldi. Bin yıl geçse bile Wang Yibo için hep çok güzel kalacaktı.

"Beş dakika kadar, Lao Xiao" dedi Yibo. Kulakları hâlâ uğuldadığından kendi sesini pek duyamamıştı. "Bir sorun yoktur umarım."

Xiao Zhan kafasını yana eğip karşısındaki tabloya bakarken omuz silkti. "Üstesinden gelinmeyecek bir şey değildi."

Yibo da gözlerini yeniden tabloya çevirdiğinde hafifçe gülümsedi fakat bu gülüş gözlerine ulaşmıyordu. "Dünya üzerinde üstesinden gelemeyeceğin bir şey olduğuna inanmıyorum."

"Oh," Xiao Zhan, Wang Yibo'ya döndü. "Ama var."

Yibo da kafasını çevirip ona baktığında bugün için ilk kez göz göze geldiler. O garip, elektrikli sıcacık his baştan sona göğsünü kapladığında istemsizce derin bir nefes aldı. Boğuluyordu sanki. Acı biraz bile olsa hafiflesin diye zihninin gerilerine attığı her şey şimdi tüm berraklığıyla önündeydi.

El ele tutuşmaları, Xiao Zhan'ın seni seviyorum derken dudaklarının aldığı şekil, öpüşmeleri, sevişmeleri, yatakta aylaklık etmeleri ve Wang Yibo'yu karşısındaki yüzü bir saat göremese mahvedecek o his. Hepsi yeniden gün yüzüne çıkmıştı.

Buna rağmen sanki hissettiklerinin yoğunluğuyla başı dönmüyormuş gibi davranarak sakin bir şekilde "Neymiş?" diye sordu.

For Me, It's YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin