2- varis

202 39 9
                                    

Ekim'in son haftasıydı. Wang Yibo büyük masasına oturmuş, geçen ayın satışlarını incelerken dosyaların içinde kaybolmuştu. Kasım ayındaki satışların Bölge 3'te değil de, Bölge 1'de yapılacağını Kasım ayındaki müşterilere çoktan bildirmişti fakat birçoğu Bölge 1'e gelemeyeceği için satışların büyük bir kısmı Ocak ayına kalmıştı.

Sorun değildi. Wang Yibo zamanında yapılmayacak birkaç satış için maddi açıdan zarara girecek değildi ama zaten haftalardır bir kurt gibi aklını kemiren şey de bu değildi.

Kendi üzerinde Xiao Zhan'ın işte böyle bir etkisi vardı ve bunun her zaman farkında olmasına rağmen Wang Yibo yine de ona hayır diyemiyordu. Eylül ayındaki görüşmelerinden önce tamı tamına bir buçuk sene boyunca onu görmemişti ve belki de bu yüzden, Xiao Zhan'dan bir görüşme talebi alır almaz olumlu yanıtlayarak buluşma zamanı için gün saymıştı.

Wang Yibo 29 yaşında, 5 örgütten en güçlü klanın lideriydi ve bu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmişti. 5 örgüt lideri arasında yaşı en küçük olan o olmasına rağmen, en acımasız olan yine oydu çünkü uzun yıllardan beri bu işin içinde olması, ona acımasızlığı bir çelik yelek gibi giymesi gerektiğini öğretmişti. Yumuşak karnı yok değildi, Xiao Zhan bunun en iyi örneklerinden biriydi fakat bunu Kırmızı Kuğu dışında hiçbir örgütün bilmesine gerek yoktu.

Wang Yibo örgütlerin kendisi hakkında ne düşündüklerini ve yapılan birçok planın başında kendi isminin olduğunu çok iyi biliyordu. Açık arıyorlardı ve kendisi öyle düşünmüyor olmasına rağmen adı gibi biliyordu ki, Xiao Zhan'ı öğrenirlerse bunu açık olarak görecek ve onu liderlikten alaşağı edene dek Xiao Zhan'ı da kullanacaklardı. İşte sırf bu yüzden hiçbir örgütün kendisinin Xiao Zhan'a aşık olduğunu bilmesine gerek yoktu çünkü endişesi kendisi için değil, inkar etmiş olmasına rağmen hâlâ aşık olduğu adam içindi.

Beyni düşünceler yüzünden iyice ağırlaşırken buna daha fazla devam edemeyeceğini fark ederek dosyayı kapattı. Baş parmaklarını şakaklarına sıkıca bastırıp iç çektiğinde aklında hâlâ yalnızca bir kişi vardı fakat artık düşünmek istemiyordu. Bu yüzden hızlıca ayağa kalkmış, yan tarafa astığı montunu üzerine geçirerek ofisten ayrılmak adına dışarı çıkmıştı.

Sekreteriyle göz göze gelir gelmez, "Bugün yapmam gereken başka bir görüşme var mıydı?" diye sordu.

"Hayır efendim."

"Pekala, ben çıkıyorum."

Sekreteri saygılı bir şekilde kafasını salladı. "Peki, iyi günler efendim."

Saat neredeyse 6 olmak üzereydi, Wang Yibo için akşamdı fakat işten çıkana kadar günün devam ettiğini düşündüğünü tahmin ettiği sekreterine bunu söylemedi.

Sağ kolunu arayıp eve geçtiğine dair kısa bir bilgilendirme yapmasının ardından eve gitmek için hissettiği istek daha da güçlenmiş, adımlarındaki kararlılık artmıştı.

Ekim ayının sert rüzgarı binadan çıkar çıkmaz yüzüne vurduğunda kaşe montunun yakalarını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yağmur kapıdaydı. Yakın bir tarihte yüzünü görmüş olmasından belki, Wang Yibo'nun aklına sık sık Xiao Zhan düşüyor ve ne yaparsa yapsın onu aklından uzaklaştırmak çok güç oluyordu.

İlk tanışmalarını anımsadı. Bundan 6 yıl önce, Kasım ayının üçüydü. Wang Yibo 23 ve Xiao Zhan ise 27'ydi. O zamanlar Kırmızı Kuğu örgütünün başında Xiao Zhan'ın babası Xiao Zi Xin vardı ve tarihi bir hafta önceden kesinleşen örgüt toplantısına da onun katılması bekleniyordu. Fakat toplantıdan iki gün önce Xiao Zi Xin'in ölüm haberini almışlardı ve hiç kimse yüksek sesle söylememiş olmasına rağmen, dört çete de Kırmızı Kuğu örgütüne ait olan koltuğun boş kalacağını düşünmüştü çünkü aralarında yüksek sesle söylenmemiş bir kuraldı bu. Hiçbir çete; örgüt içindeki başka bir çetenin özel hayatını, çevresini ve ailesini araştıramaz, eğer buna cüret ederse sonuçlarıyla da yüzleşirdi.

For Me, It's YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin