chapter 2

21 9 0
                                    


Dejun'a aşık olmak sessiz bir şey değildi. Kunhang, ilk zamanlar bu gerçekle yüzleştiğinde bu durumun vücudunu ve zihnini nasıl ele geçirdiğini, yaptığı her şeye nasıl sızdığını daha dün gibi hatırlıyordu. İlk başlarda Dejun'a aşık olmak tüm vücudunu meşgul ettiği için oldukça gürültülü ve yorucu olsa da, şimdi, artık ona aşık olmak ilk zamanlara göre daha az yorucu geliyordu.  Duyguları, kişiliğinin battaniyelerinin altına gizlenmişti. Duyguları aceleci ve kontrol edilemez bir halden; yavaş yavaş, ustaca saklanan ve güçlenen bir hale dönüşmüştü. Kunhang bazen duygularını nasıl eğitebildiğini düşündüğünde ise aslında bu duyguları tamamen engellemeninde onun elinde olduğunu düşünmeye çalışıyordu.  Ama Kunhang böyle bir şey zaten istemiyordu ki. Hissettiklerinden utanmıyordu. Sadece korkuyordu. Eğer Dejun daha dikkatli, uyanık ve anlayışlı olsaydı, Kunhang'ın hislerini uzun zaman önce yakalayabilirdi. Ve belki de bu başlarda kötü olabilecek olsa da uzun vadede Kunhang'ı kısmen garip bir itiraftan kurtarabilirdi.

Kunhang hamsterının kafesini temizlemeyi bitirip, duş aldıktan sonra film izlemek için yeni aldıkları kanepeye yerleşmişti. Ten mutfakta bir şeyler pişirirken (muhtemelen ramen) yatak odalarının birinde Kun ile Yangyang'ın oynadıkları oyun hakkında tartıştığını duyabiliyordu. Dejun ise ortalıkta görünmüyordu. Yaklaşık otuz dakikadır ortalarda yoktu gerçi Kunhang yurttan ayrılmadan önce onun kartını aldığını gördüğüne emindi; bu da muhtemelen bir şeyler almak için bir yere gittiği anlamına geliyordu.

İçini çekerek kanepenin minderlerine yerleşmişti, yan tarafta katlanmış battaniyeyi açıp bacaklarının üzerine yerleştirmişti. Yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğu zamanlar olduğu gibi, yalnız olmaktan nefret ettiği zamanlar da vardı ve şu anda o anlardan biriydi. Yanında şuan herhangi bir arkadaşının olmasını o kadar çok istiyordu ki. Neredeyse Ten'i çağıracaktı. Ten'in her zaman iyi bir film izlemek için hazır olduğunu biliyordu ama şuan yumuşak ve yavaş bir müzik eşliğinde yemek yaparken kendi kendine mırıldanıyordu ve Kunhang araya girmek istemiyordu. Bu yüzden sadece bir film buldu ve başlata bastı. Kendini mümkün olduğunca filme odaklamaya çalışıyordu. Odaklanması biraz zaman almıştı ama sonunda film sürükleyici bir hale gelmişti, olay örgüsü iyiye giderken ön kapının tıklandığını neredeyse duymayacak haldeydi.

Az sonra ensesine soğuk bir şey bastırıldığında irkilmişti. Anın şaşkınlığıyla oturduğu yerden panikle arkasına döndüğünde Dejun'un ona yüzünde kocaman bir sırıtış ile baktığını görmüştü. Elinde Kunhang'a uzattığı buz gibi bir karamel macchiato vardı.

"Tanrım, beni korkuttun!" Kunhang soğuk kahvenin ensesindeki hissi ve şaşkınlığın etkisiyle hafif hızlanan kalp atışı ile konuşmuştu.  Ardından da duraksamadan, dikkatle tenekeyi eline almıştı. "Teşekkürler."

"Bir şey değil!" Dejun karşılık verdikten sonra önemli olmadığını söylemek adına omuzlarını silkmişti. Elinde, Kunhang'a verdiği dışında açılmış bir tane daha kahve vardı. Yavaş bir şekilde tenekeden aldığı her yudumda, yanakları içeriye doğru çöküyordu. Diğerlerine hiçbir şey almamıştı.  Kunhang'ın onun bu davranışını anlamlandıramamamış olduğunu düşünmüş olacak ki aceleyle açıklamaya çalışmıştı, "Geçen gün karamel macchiato istemiştin ama Kun gittiğinde almayı unutmuştu. Ve sen her ne kadar öyle olmadığını söylesen bile hayal kırıklığına uğradığın her halinden belliydi, bu yüzden kendime alırken sana da bir tane aldım."

"Haa.." Kunhang gözlerini kırpıştırarak ona bakıyordu. Ne diyeceğini bilmiyordu. Bir yudum almak için tenekenin içimdeki pipeti temkinli bir şekilde ağzına götürürken kanepede yanındaki yere iki kere hafifçe vurmuştu. "Benimle film izlemek ister misin?"

Dejun, gözlerini Kunhang'dan çekip televizyon ekranına baktıktan sonra hafifçe gülümsemişti. "Daha önce izlemiştim bu filmi, ama yine de isterim."

Cümlesini bitirip ardından Kunhang'ın yanına oturmak için kanepeyi turlamıştı. Karşı köşeye değil, köşenin yanındaki bir sonraki kareye değil, Kunhang'ın tam yanına yerleşmiş durumdaydı tam şuan.  Ardından bir de Kunhang'ın bacaklarının üstündeki battaniyeye uzanıp daha da açarak battaniyeyi her ikisini de üzerine örtmüştü. Kahvesi de hala bir elindeydi.

O zaman Kunhang bir kere daha en önemli şeylerin küçük şeyler olduğunu fark ediyordu, küçük şeylerin bir araya gelmesi o küçük şeylerin dünyayı sarsacak büyük bir şey haline gelmesine sebep oluyordu. Dejun yaptığı her şeyde ilgiyi üstüne çeken, fark edilen tipte bir kişiydi, hayranlara sunduğu her defasında daha öncekilerden biraz daha geniş ve içten gülümsemesi olsun ya da tüm enerjisini ve yeteneğini üzerinde çalıştıkları yeni bir dansa veya şarkıya koyması olsun. Fark etmiyordu, ona bakmamak ve gerçekten  parlaklığını görmemek imkansızdı. Onu olduğu gibi sevmemek imkansızdı. Ve insanlar onu kaçınılmaz olarak fark ettiklerinde bir daha onu fark etmemeye, önem vermemeye geri dönemezlerdi. Belki de tüm bunlar yüzünden Dejun kadar mükemmel birisinin, Hunkang'ın tüm dikkatini çeken birisinin, biraz olsun ilgisine maruz kalmak, onun tarafından önemsendiğini bilmek, ona film izlerken eşlik etmesini sağlayabilmek Kunhang'a çok iyi hissettiriyordu.

Dejun yerine yerleştikten sonra boştaki elini Kunhang'ın sağ üst bacağına yavaşça vurarak serçe parmakları buluşana kadar bacağını ovuşturmuştu. Kunhang ise serçe parmaklarının buluşmasını bir nevi bir kaza olarak nitelendirmeye çalışırken, Dejun yavaşça onları iç içe geçirmişti. Şimdi ise ikisinin de serçe parmakları birbirine kenetlenmişti. Dejun parmağını o kadar hafif bir şekilde tutmasına rağmen; Kunhang parmağının üzerine sanki devasa bir cisim bağlanmış ve olduğu yerden hareket ettirmeye çalışması isteniyormuş gibi hissediyordu. Dejun ise bir yandan açıkça temkinli bir şekilde hareket ediyordu, Kunhang'ın sadece bir serçe parmağını tutuşu bile nazik ve sevecendi.

Kunhang'ın kalbinin ağzından sıçramasına bir kaç saniye kalmıştı. Kalbi yarım nefes uzaklığında boğazına takılı kalmış gibi hissediyordu. Asıl sorun serçe parmağı kenetlenmesindense Dejun'un bunu yaptıktan sonra yüzünün kızarma şekliydi. Elmacık kemikleri ince bir şekilde kiraz renkli bir allıkla pembeye boyanmış gibi duruyordu. Dejun'un yanakları ona, onunla yaşadığı tüm bu küçük anları bir kere daha hatırlatmaya yetmişti. Uzun vadede ona en fazla zararı verenler her zaman bu küçük şeylerdi işte.

Kunhang dikkatini dağıtmak için boştaki eli ile kahvesinden büyük bir yudum almıştı. Gerçi pek işe yaradığı söylenemezdi. Film devam ederken, teneke kutuların içindeki kahveleri de sıcaklamaya devam ediyordu ve bir yandan da Kunhang'ın kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atmaya devam ediyordu.

Dejun, Kunhang'daki garipliği fark etmiş olacak ki ona bakıp yavaşça "İyi misin?" diye fısıldamıştı.

Bunun üzerine Kunhang başını sallamıştı. Yalancı biri değildi, yalan söylemekte de pek iyi değildi zaten, ama kafasının derinliklerindeki hislerini saklamak için düşüncelerine örttüğü bir yalan katmanı vardı. Dejun fısıldadığında boynunun ısındığını, kulaklarının yandığını onun bilmesine izin veremezdi. Sanırım kısaca yalan söylemiş oluyordu. Kunhang'ın asıl merak ettiği Dejun'un onun bu yalanlarını anlayıp anlamadığıydı. Kunhang kendisini ona yakınlaşmaya çalışan Dejun'dan uzak tutmaya çalışırken ağıran kolunun acısı ile kendine gelip, hayal dünyasından güç bela sıyrıldığında Dejun sanki onun inadına serçe parmaklarını yavaşça ayırıp, bir an da ikisinin avuçlarını birbirine bastırmıştı. Bu defa ikisinin tüm parmaklarını birbirine geçmiş durumdaydı.

Dejun'un yaptığı hamle sonrasında Kunhang sadece bir an için tamamen düşünmeyi bırakmak zorunda kalmıştı.

your ivy grows and now i'm covered in you + xiaoderyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin