16. BÖLÜM: Herkesin Kaderi Kendi Elindedir

503 90 6
                                    

Lord Fang'ın günün son karşılaşmasını hatırlatmasıyla içine düştüğüm tuhaf durumdan kurtuldum. Toparlanıp yemek salonundan çıkıp aceleyle karşılaşmanın yapılacağı arenaya doğru ilerledik. Platforma yaklaştığımızda seyirci bölümünün dolduğunu, karşılaşmacıların ısınma hareketleri yaptığını gördük. Tarafsız Bölgenin buz güç eli kullanan öğrencisinin oldukça sert bir görünümü vardı. Dağhan ise kararlı gibi göründüğü halde huzursuz gibiydi. Böyle devam edemezdi. Temsilciler yerlerine geçerken geride kalıp Dağhan'ı yanıma çağırdım.

Tedirginliğine rağmen gülümseyerek yaklaştı yanıma ve selamladı beni. Heyecanlı oluşu halinden belliydi. Ama heyecan hata yapmasına yol açardı. "Umay Vadisi'ndeyken seni azarladığım günü hatırlıyor musun?" diye sordum, başını salladı. "Şu an tek fark Umay Vadisi'nde olmayışımız. Yani o günkü gibi çalışırken seni izlediğimi düşün. Diğer her şeyi unutup sakinleş. Ama şunu sakın unutma, burası ateşin kalbi olsa da özü senin içinde. Ve kendi özünü bilmezsen, asıl o zaman beni utandırırsın," dedim. Ve gülümseyip rakibinin yanına gitmesini işaret ettim. Dağhan platforma çıkarken, ben de temsilciler arasında yerini aldım.

Karşılaşma Tarafsız Bölge ile yapılıyor gibi görünse de aslında bundan fazlası olduğunu biliyorduk. Dağhan doğrudan bir Fagön öğrencisiyle yüzleşmese de, buz güç eli kullanıcısıyla karşılaşması Fagön'e bir cevap olacaktı. Bu cevap Dağhan'ın hem geçmişi hem de geleceği için önem teşkil edecekti. Bir yıl önceki Dağhan Noyan ile şu an Varis'in tek öğrencisi Dağhan arasında büyük bir fark vardı. Biliyordum, Dağhan bu farkı herkesin gözüne sokacaktı.

Arasteinli hakem başlangıç komutunu vermeden evvel kalkan aktifleştirildi. Evet, kalkanı aşabilecek tek kişi halâ bendim. Bir kez daha kalkanı aşmamı gerektirecek durumla karşılaşacağımı da sanmıyordum. Ve evet, Dağhan rakibi ile kendi baş edebilecek seviyedeydi.

Rakip ilk hamleyi buz bıçaklarını göndererek yaptığında, Dağhan avuçlarında büyüyen alevlerle karşılık verdi. Bıçaklar ve alevler aynı anda çarpışıp yok olurken ortaya çıkan buhar çabucak yok oldu. Farkında olmadan yelpazemi açıp yüzümü yellediğimi burnuma değen kül tanesinin hissiyle anladım. Parmağımın ucuyla külü alırken, Dağhan solundan sağına doğru yarım daire dönüp oluşturduğu alev topunu rakibine fırlattı. Şimdilik durum karşılaşma iyi gidiyordu. Rakibi yana çekilerek alev topundan kaçmayı başarsa da, vücudunun bir kısmı aleve maruz kaldı. Ama pes etmedi. Aksine güç elini kullanıp vücuduna yüklenen ateşin bir kısmını soğuttu. Rakibin akılını kullanması ister istemez hoşuma gitti.

Lakin soğutmayı öyle hızlıca yapıp herkes ayağa kalkamazdı. Öğrenci güç elini kullanıp ateşi soğutmayı düşünecek kadar seri kanlıydı. Ama ne yazık ki hızlı değildi. Dağhan ona ikinci şansı vermeyecekti. Bu kez alev dalgası oluşturup savurduğunda rakibinin acı çığlığı dört bir yanı sardı. O an birilerinin gıcırtı sesi çıkardığını duyup sesin kaynağını aradım. Bu kişi Prens Falcondu. Tarafsız Bölge öğrencisi de, olsa buza ait birisinin acısı hoşuna gitmemiş olmalıydı. Küllerin yağışı artarken Bin Şemsiye, Kaya ağabeyimle beni örtecek şekilde üzerimizde belirdi. Prens Falcon nefesini tutarken başını bana çevirdiğinde, Lord Fang'ın gururlu gülüşü yüzünü buruşturmasına neden oldu.

"Varis, Dağhan'ı iyi eğitmişsiniz," dedi Prens. Övgüden ziyade bastıramadığı öfkesinden kaynaklı sesi tıslıyormuş gibi çıkmıştı. Başka bir yerde olsaydık bu haline gülerdim.

Bakışlarımı rakibinin doğru olmasını bekleyen Dağhan a çevirdim. Rakibinin yerinde kendisi olsaydı, rakibi Dağhan'ın doğrulmasını beklemezdi. Ama Dağhan öyle birisi değildi. Silah Eşleşmesi Ritueli ölümcül bir dövüş etkinliği değildi. Savaşmanın bile bir onur varken ritüelin onuru unutulmamalıydı. Tüm yapılanlara rağmen Dağhan önemli olanın ne olduğunu unutmamıştı.

2. Buz ve Rüzgarın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin