7√

3.5K 377 1.1K
                                    

Bana istediğimi verirseniz, ben de size istediğinizi veririm. 💅
Bol beğenili ve yorumlu bölümler beni çok heveslendiriyo💅
Çikraliçe güzel okumalar diler!

....

Taehyung...

"Nereye gittiniz?"
Arkamdan takip eden ve durmadan soru soran Jackson hyungu duymazdan gelerek yoluma devam etmiştim.

Tematik akvaryumdan çıkar çıkmaz kapıda ki görevlilere beni eve getirmelerini istemiştim. Evin önüne geldiğim de ise biraz dışarıda dolaşmış, etrafı incelemiştim.

İnsanlar bizi tanıyordu. Büyük ihtimalle katıldığımız basın toplantısından dolayı gezegenlerine gelen yabancılardan haberleri vardı. Öyle ki sokakta karşılaştığım çoğu kişi beni parmağıyla gösteriyor, gülümsüyor ve hatta bazı satıcılar yiyecek ikram ediyordu.

Birkaç kişinin üzerine giydiği t-shirt de hepimizin olduğu bir fotoğraf bile görmüştüm. Bizi tanımakla kalmayarak hayranlık besleyenler de vardı.
Aynı dili konuşmasak bile mor gezegenin insanını gerçekten çok samimi bulmuştum.

Neredeyse akşam üzeri olana-mor gezegen tabiri ile öğle olana dek boş boş gezinmiş ve kafamı dağıtmaya çalışmıştım.

Jimin'in beni sadece Jeongguk'un gözünü boyamak için öptüğünü bilsem de bir türlü düşünmeden edemiyor ve o anı aklımdan silemiyordum. İlk başlarda böyle bir şey yüzünden beni öpmesi sinirlerimi bozmuşken sonra daha tuhaf hissettirmeye başlamıştı.

Çünkü şimdiye dek kimseyle öyle sarmaş dolaş dans etmemiş ve öpülmemiştim. Her ne kadar duygu barındırmasa da ergenler gibi hissediyordum. Biri tarafından öpülmek, belki beğenilmek ve hatta istenmek güzel bir his olmalıydı.

Dediğim gibi daha önce yaşamadığım için afallamıştım, heyecanlanmıştım ve mal mal dudaklarımı bile sevmiştim.

"Akvaryuma gidip geldik hyung, çok yorgunum dinlenebilir miyim? "
Bana verilmiş olan odanın kapısına geldiğim zaman sonun da Jackson hyunga dönmüş ve benden ne istediğini anlamaya çalışmıştım.

Aslında benimle ilgileniyor gibi durmuyordu. Başka bir sorunu vardı sanki.

"Önce sana bir şey söyleyeceğim. Ama aramızda kalsın."
Etrafa bakınmış ve birinin gelmediğine emin olduktan sonra "Seokjin'in oğlu bana sürekli oppa diyor. Sence kendini kadın mı sanıyor?" diye sormuştu.

Gergin olan tüm sinirimle birlikte gülmeye başlamıştım. Çünkü bunu sorarken gerçekten çok endişeliydi.

"Mark mı? Hyung gerçekten...ahaha-Ah!"

"Lan ne gülüyorsun! Çocuk cinsiyet bozukluğu yaşıyor. Seokjin'e söyleyemiyorum ters bir tepki verecek diye."
Kafama vurarak beni uyardığın da ciddileşerek boğazımı temizlemiş ve omuz silkmiştim.

Mark biraz şımarık bir çocuktu. Şımarıklığın yanın da saf duruyordu. Sık sık görmüyorduk. Arada bir yemeklere katılıyordu. Bu yüzden ona oppa demesi bana garip gelmemişti.

Bunu yüzlerce defa söylemiştim üstelik. Bizi şaşırtacak daha büyük durumlarla karşılaştığımız için ben de büyük bir merak uyandırmamıştı.

"Seokjin hyungun bunu sorun edeceğini hiç sanmıyorum. Neden bu kadar takıldın? O daha küçük. Ciddiye almamalısın. "
Demiştim. Sonuçta Mark hepimizden küçüktü. Üstelik başına buyruk bir havası vardı. Belki de eğlencesine böyle takılıyordu.
Jackson hyung da onun daha küçük olduğunu hatırlatınca beni onaylamıştı.

"Haklısın, fazla düşündüm galiba. Zamanla kendini tanır umarım. Bu şımarıklıktan da vaz geçer. "

"Şimdi izin verirsen dinleneceğim."
Dediğim de başıyla onaylamış, "İzin veriyorum." demişti. Ona göz devirerek odamın kapısını açmış ve içeri girmiştim.

Purple Planet (VMİNKOOK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin