10√

3.6K 359 1.2K
                                    

Türk'ün Uzayla İmtihanı bir şiirdi... Okuyamadılar...

Bölümü neredeyse tamamen Taehyung'un ağzından yazmışım sonra fark ettim. Neyse diğer bölüm telafi ederiz.
Çikraliçe güzel okumalar diler.

....

Taehyung...

Seokjin hyung kafamı Jimin konusun da olabildiğince karıştırmış ve işleri olduğunu söyleyerek beni kovalamıştı.

Ben de durmadan terlediğim için kısa bir duş almış, saçlarım çabuk kurusun diye dışarı çıkmıştım.

Ve kesinlikle Hoseok hyungu çalıların arkasına pusmuş bir halde göreceğim aklıma gelmezdi. Normal şartlarda bir insan çalıların arkasına saklanabilirdi fakat savaşa gidiyor gibi yüzüne siyah boyalardan çizgiler çizerek, bir de kızıl derili gibi başını tüylerle süslemezdi.

Bir süre ne yaptığını anlamaya çalışmış, daha sonra dayanamayarak arkasında olduğumu belirtmiştim.

"Hyung?"
Sesimi duyduğu an hışımla bana dönmüş ve dövüş pozisyonu almıştı. Beklemediğim bu ani hareket üzerine irkilerek geri sıçramış ve elimle kendimi korumaya almıştım.

"Hyung benim!"

Korkmuştum.

Çok değişik bakıyordu.

Neyse ki ben olduğumu anlayınca derin bir nefes vermiş ve başını havaya kaldırarak etrafı dinlemişti.

Yüzümü buruşturmuştum.

"Hyung iyi misi-"
Ben lafımı bitirmeden yanıma gelerek elinin tersini ağzıma kapattığın da emin olmuştum. Kesinlikle iyi değildi.

"Şşşh sessiz ol..."
Demişti küçük bir fısıltıyla.
"Her an gelebilir."

Her an gelebilir mi?

Ona ne olmuştu böyle?

Deli gibi görünüyordu.

Elini iterek yüzünü incelemiş ve olanları anlayarak göz devirmiştim. Kesin yine Jackson hyung onu saçma oyunlar oynamak için ikna etmişti.

Bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"Oyun oynayacağım diye girdiğin şu hale bak. Kim bilir seni neyle tehdit etti."

Söylenişimi dinliyor gibi değildi. Gözlerini kısmış, diz kapaklarını bükmüş etrafı izliyordu. Avını yakalamaya hazırlanan bir çitadan farkı yoktu sanki.

"Tehlikedeyim Taehyung, o beni bulmadan ben onu bulmalı ve yok etmeliyim."
Gülmüştüm.
Kocaman adamlar olsalar dahi kendi aralarında böyle eğlenmeleri çok güzeldi. Jackson hyung gerçekten bir manyağa benzese bile yeri geldiğin de eğlenceli biri olabiliyordu.
Hoseok hyung da son zamanlar da çok yıpranmıştı. Arada sırada Jackson hyunga eşlik etmesi beni mutlu ederdi.

Bu yüzden oyunlarına dahil olarak duruşumu ciddileştirmiştim.

"O zaman onu hemen bulup yok etmelisin. Şu arka tarafa bak."

"Arka tarafa mı gitti yoksa?"

Onaylamıştım. Sonuçta
Kendini oyuna çok fazla kaptırmıştı. Hevesini kırmak istemezdim.

Benden onay alınca hırsla dişlerini bir birine bastırmıştı. Her ne kadar ciddi kalmaya çalışsam da bu haline dayanamayarak yine gülmüştüm. Neyse ki gülüşüm ciddiyetini bozmamıştı. öyle ki elini omzuma atarak sıvazladıktan sonra parmak uçları üzerin de yükselmiş ve temkinli adımlarla yanımdan uzaklaşmadan önce fısıldamıştı.

Purple Planet (VMİNKOOK)Where stories live. Discover now