29. Bölüm

115 14 59
                                    

İki iri adam Jimin'in odasına girmiş ve Sana'yı sürükleyerek başka bir odaya götürmüştü. Jimin odanın içinde tekrar tek başına kaldığında yaptığından pişman olmuştu ama iş işten çoktan geçmişti.

Adamlardan biri Sana'nın bacaklarına vurdu ve diz çökmesini sağladı. Sana kafasını birazcık kaldırdığında bir kadın gördü. Siyahımsı kahverengi saçları ve beyaz pürüzsüz bir teni vardı.

Kadın görüntüsünün aksine itici bir tavırla konuşmaya başladı. "Anlaşılan bizim olanları çalan kişilerden birisin. O kadar para harcadık ve kanunsuz birçok iş yaptık, boşu boşuna mı yaptık biz bunları?" Kadın sinirli gözlerle Sana'ya baktı. "Bunun bir bedeli olmalı, hem hazır profesör Im'in üzerinde çalıştığı yeni bir şey varken seni denek olarak kullanmamıza ne dersin?" Kadın artık sırıtarak Sana'nın yüzüne bakıyordu, Sana ise dehşetle.

"N-ne demeye çalışıyorsun?" Diye sordu Sana kafasını kaldırıp kadına bakarken. Kadının Sana'dan büyük olduğu belli oluyordu.

"Profesör Im'i buraya çağırın gelirken yeni tasarladığı şeyi de getirsin." Kadın bunları söylerken Sana cidden korktuğunu hissetti. Resmen titriyordu.

Sana bunları yaşarken, Tzuyu, Momo'nun odasından çıkıyordu. Hiç bir şeyden haberi yoktu. Ona söylenmemişti çünkü. Namjoon ve Yoongi birbirine baktı. Tzuyu çoktan tüm melezleri ziyaret etmişti onu artık bundan haberdar etmeliydiler belki de.

Tzuyu uzun süren sessizlik sonucu bir şeyler olduğunu anlamış gibi konuşmaya başladı. "Ters giden bir şeyler mi var?" Diye sordu fısıltı şeklinde.

Namjoon anlatmalarını söyleyen iç sesine güvenerek konuşmaya başladı. "Sana-" diye girdi ama çok uzun sürmedi konuşması çünkü Tzuyu tarafından bölündü.

"Ne olmuş Sanama?" Diye sordu genç kadın endişeyle. O an Sana ile aynı korkuyu hissediyordu sanki.

"Onu buldular ve engelleyemezsek ona ilaç verecekler." Dedi Yoongi üzüntüyle. "Profesör Im şu an oraya gitmeye hazırlanıyor. Orada olan tek kişi sensin, onu ancak sen kurtarabilirsin. Buradan hiçbir şey yapamam. Sizin yerinize gitmem gerektiğini biliyordum!" Yoongi öfkeyle konuştu. Sinirliydi, ne sevgili tavşancığına yardım edebiliyordu ne de oradan bilgi alması gereken arkadaşlarına.

Namjoon sakinliğini korumaya çalışıyordu ama bebeğini susturamayıp yanına gelen Minho ile tamamen dikkati dağılmıştı.

"Ah şey sunbae-nim, ben onu susturamıyorum ve Hyunjin de bana hiç yardım etmiyor." Hyunjin yaşlı gözleriyle yere bakıyordu, Minho'nun kucağındaki Seokjoon ağlıyordu ve Minho onu yavaşça sallıyordu.

"O da mı ağladı?" Diye sordu Namjoon bir anlığına onlara göz atarken.

"Hayır." Dedi Hyunjin her an ağlayacak gibi bir sesle.

"Evet." Dedi onun yerine daha kararlı bir sesle Minho.

Namjoon bir kere daha baktı bebeği ve ona bu günlük bakıcılık yapan çocuklara. "Altı temiz mi? Karnı aç olabilir, gazı olabilir -sırtını sıvazlayabilirsin- ne bileyim işte bir şekilde onu sakinleştir-"

Namjoon'un sözünü kesen şey Minho'nun şu sözleri oldu: "Belki de annesinin kokusunu özlemiştir? Onu biraz Seokjin hyungun yanında tutmayı deneyelim mi?"

Namjoon burukça gülümsedi ve kafasını sallarken konuştu. "Evet."

Minho ve Hyunjin bebekle dışarı çıktıklarında Yoongi, Tzuyu'yi, Sana'nın olduğu odaya doğru yönlendirmiş ve içeri girmesi için beklemesini söylemişti. Tzuyu içeri girmek için can atıyordu.

Namjoon tekrar bilgisayara döndüğünde Yoongi hızlıca konuşmaya başladı. "Hyung, ikimiz de Tzuyu gibi bir kızın devasa iki adamla baş edemeyeceği gayet iyi biliyoruz. Ben tam şu an Hoseok'la buluşup Tzuyu'ye yardıma gidebilirim. Ne dersin?"

My Little Bunny [Yoonkook] ✓Where stories live. Discover now