Art Deco

21 5 4
                                    

Lana Del Rey, Art Deco
...
  Nisan ayının ortasına gelmişlerdi, mevsimin getirdiği kendine has  esen ılık rüzgar Daichi'nin içinde anlamdıramadığı bir duyguyu uyandırıyordu her zaman. Genel olarak düşünceleri fazlasıyla çakışıyor, bir düzene otutturamıyordu ve bundan fazlasıyla yorulmuştu. Bir insan nasıl ılık bir rüzgarın ona ne hissettirdiğini anlamazdı?  Bu konu hakkında düşünürken kaldırımın ortasında durmuş, vücudu istemsizce kasılmıştı. Bir çok insanın yanından geçtiğini algılıyor ama zihni sesleri, görüntüleri, rüzgarı hissedemeyecek kadar doluydu, midesi bulamıyordu ama kusamazdı. Nefesini düzene sokmaya, tekrardan hareket edecek hale gelmeye çalışırken omzunda birinin elini hissettiği an istemsiXe omzunu silkmiş ve o kişiye dönmüştü. "Daichi-san iyi misiniz? Yolun ortasında duruyordunuz, seslendim ancak cevap vermediniz, bir sorun mu var?" karşısındakinin sesinden sitem ve merak tınıları anlaşılıyordu. Daichi olduğu yerden bir iki adım geriledi, algılamaya çalıştı bir süre, dediklerini kafasında tartı önce;  biri gerçekten seslendi mi, ne zamandır böyle duruyordu, Kageyama ne zamandır ona sesleniyordu ? Gözlerini kırpıştırıp "Gayet iyiyim Kageyama, sadece önemsiz bir şey düşünüyordum." gibi bir şeyler geveleyip cevap verdi, düşünecek ya da hatırlayacak kadar güçlü hissetmiyordu kendini. Karşısındaki cevaptan memnun olsun ve onu rahat bıraksın istiyordu. Eh, istediği de olmuştu. Kageyama vicdanını rahatlan cümlelerin ardından bir kaç bahane uydurup oradan uzaklaştı Daichi ise arkasından ona bakıyordu. Başka bir sokağa girdiğinde Daichi de yoluna devam etti.

  Daichi her zaman uğradığı kafeye tekrardan uğrama gereksinimi duymuştu. İyi hoş ya, sözde Asahi ile bulusacaktı ama bundan vazgeçti, ona bir özür mesajı atıp barista oğlana odaklandı. Dağılmış gri saçlarını ne kadar yatırmaya çalıssada bir kaç tutamı kalkmıştı, canlı gözleri ve o gözlerin aksine hafif morarmış göz altları, sivri çenesi ile bir bütün oluşturuyordu. Oğlan kendisine dönüp mesaisinin bittigini saati  işaret ederek anlattı ve yanına doğru ilerledi. Daichi bu ana her şait olduğunda ailesi olmadığı için üzülen 10 yaşındaki haline sarılıp her şeyin geçeceğini söylemek istiyordu, o ailesini 14 yaşındayken tanımıştı.
Bazı anlar dopdolu olan zihni Suga ile daha sakin bir hâl alıyor, bir şeyleri toparlamakta zorlanmıyordu. Daichi bu hissi seviyordu; yargılanmama korkusu, güvende hissetmenin verdiği rahatlığı ya da yorulduğunda yanında birinin ona destek olacağını bildiğinde yaşadığı rahatlamayı. Daichi, bu hisleri Suga ile öğrenmiş, onunla tatmıştı ve Suga'nın Daichi'den farkı yoktu. Suga içine dönük yaşadığı anları, sevgisiz büyüdüğü zamanların eksikliğini Daichi ile unutmuştu, yeni şeyler için güç bulmuştu. Siyah beyaz resimlerine renklerin girmesinin sebebi olmuştu.
  Daichi bir saniyeliğine Suga'ya baktığında inanmakta sürekli tereddüt ettiği Tanrı'ya anlam veremedi, canına can katan bu oğlanı sevdiği için cehennemde yanacak olmasına. Daichi asla iyi bir insan olduğunu iddia etmemişti ama onun gözünde Tanrı'nın yaratabildiği en kusursuz canlı Suga iken insanların onu şeytanla bir tutması canını sıkıyordu.
...

unloved servants of god || DaisugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin