Ep. 4

842 125 34
                                    

İyi okumalar!🐈‍⬛
¤

Taehyung...Taehyung...Taehyung...

Bu isim bana çok tanıdık geliyordu ama kesinlikle hatırlamıyordum.

Duymuştum ama nerde? Başım dünden beri ağrıyordu ve düşündükçe ağrısı artıyordu. İlaç almak istemiyordum.

"Eee! Kendi ismini söylemeyecek misin?"

Duyduğum sesle irkilmiştim. Daldığım yerden hemen sıyrıldım.

"Ben Jungkook. Jeon Jungkook."

Nerde duyduysam duydum. Boş versene. Sanki bu isme sadece o sahipmiş gibi davranıyordum.

Hemen sonra onun şaşırmış sesini duymuştum.

"İki ismin mi var?"

Ne?

"Hayır. Jeon benim soyadım. Senin soyadın ne?"

Bir süre sadece yüzüme bakmıştı.

"Benim soyadım yok."

Ne demek yok?

Gözlerine dikkatli bakınca üzgün durduğunu gördüm. Nasıl bakıyordum bilmiyordum ama bakışlarım yüzünden kafasını eğip gözlerini kaçırmıştı.

Ya ben onu bulmadan önce kafasını bir yere çarpmışsa?! Bunun sonucunda bir hafıza kaybı yaşamış olabilir miydi?

Hayır bu mümkün değildi, sonuçta ismini hatırlıyordu.

Acaba benimle taşşak mı geçiyordu?!

Bunun olma düşüncesi ile hemen daha dikkatli bir şekilde yüzüne bakmıştım.

Hayır. Gözlerinde bariz bir hüzün vardı. Ciddi duruyordu, tabi rol yeteneği güçlü değilse.

"Yok derken? Öyle bir şey mümkün değil."

Yüzündeki ifade anında şaşkınlığa dönüşmüştü.

"Gerçekten mi? Benimde mi var yani? Ama varsa bile ben bilmiyorum ki."

Beynim yanmıştı!

Çocuk kesinlikle iyi değildi. Doktoru çağırmam şarttı ama ilk önce merak ettiğim soruyu sormalıydım.

"Taehyung, neler olduğunu söylemek ister misin? Neden ormandaydın? Biri sana bir şey mi yaptı? Sadece yardımcı olmak istiyorum."

Cümlemi kurarken aynı zamanda masanın üstünde duran sol elini avcumun arasına almıştım. Niyetim kesinlikle onu rahatlatmaktı.

Gözlerinin içine bakarak cümlemi kurmuştum ama elini tutmamla gözleri ellerimize kaymıştı yine de herhangi bir ters tepki vermemişti.

Bana inanmasını ve güvenmesini çok istiyordum ama hemen sonrasında sanki bir şey hatırlamış gibi bir anda vücudu gerim gerim gerilmişti.

Sonra aklı yeni uyanmış gibi aniden elini çekmişti. Bende hemen geri çekilmiştim. Onu rahatsız etmek isteyeceğim son şey bile değildi.

Ne yaşadı da bahsi açıldığında böyle korkabiliyordu? Bir yandan zorlamak istemiyordum ama kötü bir şey olmuşsa eğer... her ne kadar düşüncesi bile korkunç olsa da bunu bana söylemeliydi. Böylece yardımcı olabilecektim.

"Ben... şey... bununla ilgili bir şey konuşmak istemiyorum."

Pekala. İstediği zaman konuşurdu. Zorlamak istemiyordum.

"Öyle olsun ama sana daima yardım edebileceğimi unutma. Tamam mı?" gülümseyerek bitirmiştim cümlemi.

"Teşekkür ederim..."

O da burukça gülümsemişti. Hemen sonrasında devam etmişti.

"...Bana neden yardım ediyorsun? Beni daha önce hiç görmedin bile. Ben senin için bir yabancıyım."

Hiç beklemediğim soru karşısında afallamıştım. Bunun cevabını bende bilmiyordum. Tek bildiğim şey onu koşulsuz koruma iç güdülerimdi. Belki nedenini bilmiyordum ama sorguladığım da pek söylenemezdi.

Hemen inandırıcı olduğunu düşündüğüm bir şeyler gevelemiştim.

"Özel bir şey değil. Yerimde kim olsa aynısını yapardı. İnsan yardıma ihtiyacı olan birini gördüğünde sırf tanımıyor diye yanından geçip gidecek değil ya."

"Giderdi. Emin ol insanoğlu bu dünyadaki en bencil varlıktır. Menfaat olmadan hiç bir iyilik yapmazlar ama sen... Sen çok farklısın Jungkook. Bana yardım edip evine getirdin, kıyafetlerini verdin. Benim için yemek yaptın ve bana zarar verenleri öğrenmek isteyip cezalandırmak istiyorsun. Çok iyi ve temiz kalplisin... Onlar ise zalimler."

Bir süre dediklerini idrak etmeye çalışmıştım. Dedikleri tuhafıma gitmişti. O kadar da büyütülecek bir yardım değildi hani. Hemen sonra cümlesinin sonunda kullandığı zamir dikkatimi çekmişti.

Onlar mı?

"Teşekkür ederim, sadece bir iyilik yaptım ve ayrıca dediklerinde haklısın, bu zamanda insanlara pek güvenilmiyor ama sen niye 'onlar' diye hitap ediyorsun? Sen insan değil misin?"

Bilerek sonunu şakaya vurmuştum ama çocuğa niye kal gelmişti? Bir müddet suratıma uzaylı görmüş masum köylü gibi baktıktan sonra aniden gülmeye başladı.

Bu sefer de bana kal gelmişti.

Donmuş bir şekilde onu izliyordum. Gözlerimi kahkahasından alamıyordum.

Kare gülüşü.
İnci gibi dişleri.
Güldüğü için gerilen kuru kiraz rengindeki dudakları.
Gülüşündeki ses tınısı.
Dikkat çeken uzun köpek dişleri?
Gülerken görünen pembe dil-
Ne diyorum lan ben!

Hızlıca kafamı sağa sola sallayıp silkeledim. Tanrım ne düşünüyordum ben öyle. Yalnız olsaydım kafama bitane şaplak geçirmiştim büyük ihtimalle.

Hemen gözlerimi ondan çekip duvardaki dolapları incelemeye başlamıştım. Bir elimi yumruk yapıp ağzıma getirmiş ve öksürerek genzimi temizlemiştim.

Sesimle kendine gelmiş ve sakinleşmişti. Şimdi tekrar yüzüne bakıyordum.

Gülüşü yavaş yavaş dindiğinde elinin tersiyle gözlerindeki hafif yaşı silmişti. Bana mı öyle geliyordu bilmiyordum ama gözyaşları hüzün yaşı gibi geliyordu nedense. Garip bir hüzün duruyordu karalarında.

Karşımdaki manzaradan mütevellit bütün konuşmalarımız aklımdan uçup gitmişti bile. En son ne demiştim ben?

"Şey... tabiki bende i-insanım. Sadece genel konuştum."

Konuşmasıyla aklım yerine gelmişti. Saçma soruma bu kadar çok gülmesi(!) dikkatimi çekmişti.

"Burda yalnız mı yaşıyorsun?"

Beklemediğim bir soru daha.

"Evet. Ailem... uzakta. Daha doğrusu öldüler."

O anda söylemesemiydim diye düşünmeye başlamıştım bile.

Dudaklarında, az önceki gülüşünden kalan o hafif sırıtış kaybolmuş, gözlerindeki hüzün net hale gelmişti.

"Üzgünüm."

'Sorun değil' anlamında kafamı her iki yana sallamıştım. Alışalı epey olmuştu. Orada beraber olduklarını bildiğim için huzurluydum. Evet, kendimi buna inandıralı epey olmuştu.

Kısa bir sessizliğin ardından titrek sesini işitmiştim.

"Acaba benim de bir ailem var mıdır Jungkook?"

¤
Bölüm Sonu!
Şu oyu vermeyi unutmayın aq kesicem burda kendmi.

~Flor Silvestre

Black Tiger •TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin