34. Gitme Changbin, bırakma beni.

2.4K 349 282
                                    

Bu bölüm yazarın doktor olmaması yüzünden bilimsel/tıbbi yanlışlıklar içerebilir, tamamen hayal ürünüdür. İyi okumalar.♥️
______________________

"Ağlama bebeğim, geçecek her şey. Sakin ol..." dedi Changbin. Hastanede, mavi kıyafetlerle yatağın üzerinde ameliyata hazır olan Felix, ağrıları yüzünden gözyaşlarını tutamaz hale gelmişti ve ağlamasını tutmaya çalıştıkça içinde bir şeylerin daha çok sıkıştığını hissetmesi yüzünden bu tutma işinden tam anlamıyla vazgeçmişti. Artık korktuğu her şekilde belli oluyor, ne canının acısını ne de gözyaşlarını saklayabiliyordu.

Siyah saçlı, sevgilisinin gözlerinden akan yaşları tekrar silip onu rahatlatmak ister gibi yanağını okşarken yüzünü kırıştırdığının farkında bile değildi. Sanki o da Felix'le beraber acı çekiyor, onun yerine acı çeken olmayı dilemekten kendini alamıyordu. Şimdiden pişman olmuştu. Yıllar öncesinde Yongbok da tıpkı bu şekilde elini tutup acı içinde ağlarken girdiği ameliyathaneden bebekleri ile beraber, mutlu bir şekilde çıkamamışlardı. Eski şeyleri anımsaması Changbin'in yüzünü kireç gibi soldururken göğsüne oturan baskı, nefes almasını zorlaştırdı fakat başını anında iki yana salladı. Kötü düşünmesi kötü şeyleri çağıracakmış gibi hissettiği için buna mümkün olduğunca engel olmaya çalışıyordu. Her şeyin iyi olması için iyi düşünmeliydi.

"Her şey hazır olduğuna göre artık doğuma başlamamız gerek." dedi kapıyı çalıp içeri giren doktor. Yanındaki iki doktor ve iki hemşire ile yatağa doğru ilerlerken Felix zar zor açık tuttuğu gözleriyle onlara baktı. Neden her şey gözüne bu korkutucu görünüyordu? Alnından akan ter damlasının çizdiği ince yolu hissederken yattığı yerden sızlanmaya devam etti ve sevgilisinin hareketlendiğini hissedir hissetmez bilinçsizce bir korku hissedip konuştu. Sanki tüm duyguları ve düşünceleri kontrol edilemez bir hale gelmişti de ne yaptığını fark edemiyordu.

"Gitme Changbin, bırakma beni."

"Gitmiyorum, bebeğim. Yanında olmak için kalktım, seninle geleceğim. Bırakmıyorum elini."

Bir şey söylemedi Felix, sadece sevgilisini anladığını belli eder gibi elini sıktı. Kendisini o kadar halsiz ve güçsüz hissediyordu ki hiçbir şey şu an hayal ettiği gibi değildi. Canının acıyacağını elbet biliyordu ama ne bu kadarını düşünmüş ne de buna ihtimal vermişti.

Yatmakta olduğu yatağın hareket ettiğini, gözlerini açmadığı halde duyduğu tekerlek ve adım sesleriyle beraber hissettiği küçük sarsıntıdan kolayca anladı. Diğerlerini aramışlardı ama onların henüz burada olduğunu sanmıyordu ki hastaneye gelmelerinden bu yana çok da uzun bir zaman geçmemişti. Kendisini muayene eden doktor, Felix'in hemen doğuma alınması gerektiğini söylemiş ve anında onu ameliyata girecek şekilde hazırlamışlardı. Sarı saçlı adam sancılarının bu kadar kısa sürede fazlasıyla artmış olmasına oldukça şaşırmıştı ve bu onun korkusunu biraz daha körüklemişti. Üstelik doğuma en az üç hafta olması gerektiği de hem Changbin hem de Felix için başka bir gerici etkendi.

Önce kapıların açılma sesi sonra da doktorun sesi duyuldu. Felix'in eli hâlâ Changbin'in elindeydi ve siyah saçlı farkında olmasa bile Felix'in bu temastan aldığı bariz bir güven ve güç vardı.

"Şimdi hemen anestezi işlemini başlatacağız, birazdan neredeyse tüm sancınız yavaş yavaş bitecek. O ana kadar sakin kalmaya çalışın lütfen. Daha önce de konuştuğumuz gibi erken doğum olması şu anlık pek bir risk taşımıyor. Her şey yolunda giderse otuz-kırk dakika içinde bebeğinizi görebileceksiniz."

Sadece anladığını belirten mırıltılar çıkardı Felix. Tepesinde açılan ışığı göz kapaklarının kapalı olmasına rağmen hissetti ve gözlerini açtığı an karnının üzerine gerili duran perdeyi gördü. En azından ne yapıldığını hiçbir şekilde görmeyecekti.

Little Star | Changlix ✓Where stories live. Discover now