4. Bölüm -Annem beni buldu

146 17 0
                                    


Köşedeki ofisten çıktığımda, fuayedeki ölü adamla oynandığını gördüm. Onu son gördüğümden beri tüm itibarını kaybetmiş gibi görünüyordu.

 Birisi, bir elini kalçasına dayamış, diğer elini saçına. Uzun, kıvırcık saçları elektrik çarpmış gibi dikilmiş ve ağzına ruj bulaşmış. Gözleri sonuna kadar açık. Göğsünün ortasında, bir saat önce orada olmayan bir mutfak bıçağı, bayrak direği gibi duruyordu. Biri, sadece delilerin anlayabileceği nedenlerle cesedi bıçaklamış.

Annem beni buldu.

Annemin durumu, bazılarının düşündüğü kadar tutarlı değil. Deliliğinin yoğunluğu, öngörülebilir bir program ya da tetikleyici olmadan artıp azalıyor.

 Tabii ki, ilaçlarını bırakması da cabası. İyi olduğunda, insanlar onda bir sorun olduğunu anlamayabilir. O günler, ona karşı öfkemin, hayal kırıklığımın ve suçluluk duygusunun beni yiyip bitirdiği günler.

Kötü olduğunda ise, yerde ölü adama dönüşmüş bir şeylerle karşılaşabiliyorum. Dürüst olmak gerekirse, daha önce hiç cesetlerle oynamamıştı, en azından ben görmedim.

 Dünya dağılmadan önce, her zaman sınırdaydı ve çoğu zaman bunun birkaç adım ötesindeydi. Ama babamın firar etmesi, ardından saldırılar her şeyi yoğunlaştırdı. Onu karanlığa dalmaktan alıkoyan tüm mantıklı yanlar yok oldu.

Cesedi gömmeyi düşündüm ama zihnimin diğer bir yanı bana bunun hala sahip olabileceğim en iyi caydırıcılık olduğunu söylüyordu. 

Cam kapılardan bakan aklı başında biri, çok çok uzaklara koşardı. Artık kalıcı bir -ben-senden-deliyim-ve-korkuncum- oyununu oynuyoruz. Ve o oyunda annem bizim gizli silahımız.

Dikkatlice duşlardan gelen su sesine doğru yürüdüm. Annem, kendisinin uydurduğu, akıldan çıkmayan bir melodi mırıldanıyordu. 

Yarı iyiyken bize bu şarkıyı söylerdi. Hem hüzünlü hem de nostaljik bir melodi. 

Bir noktada sözleri olmuş olabilir çünkü ne zaman duysam okyanusun üzerinde bir gün batımını, eski bir kaleyi ve kendini kale duvarlarından aşağıdaki dalgalara atan güzel bir prensesi çağrıştırıyor.

Banyo kapısının önünde durup duşta onun uğultusunu dinledim. Bu şarkıyı özellikle çılgın bir aşamadan dönmesiyle ilişkilendirdim. Genellikle, atak evresinde neden olduğu morlukları veya kesikleri sararken, bize mırıldanırdı.

Bu zamanlarda her zaman nazik ve gerçekten üzgündü. Sanırım bu bir tür özür olabilirdi. 

Belli ki yeterli değildi, ama ışığa geri dönmenin, karanlıktan gri bölgeye çıktığını bize bildirmenin yolu olabilirdi.

Lizzie'nin "kazasından" sonra durmadan mırıldandı. Tam olarak ne olduğunu asla öğrenemedik. O sırada evde sadece annem ve Lizzie vardı ve sadece onlar gerçek hikayeyi bilecekler.

 Annem aylar sonra kendini suçlayarak ağladı. Ben de onu suçladım. Nasıl suçlamam ki?

"Anne?" Kapalı banyo kapısından seslendim.

"Josie!"  

"İyi misin?"

"Evet. Sen iyi misin? Lizzie'yi gördün mü? Onu hiçbir yerde bulamıyorum."

"Onu bulacağız tamam mı? Beni nasıl buldun?"

"Ah, buldum işte." Annem genellikle yalan söylemezdi, ama belli belirsiz kaçınma alışkanlığı vardı.

"Beni nasıl buldun anne?"

Cevap vermeden önce duş bir anlığına serbestçe aktı "Bir iblis söyledi." Sesi isteksizlikle doluydu, utanç doluydu. Dünya bu haldeyken, bazen ona inanmayı bile düşünüyorum, ancak ondan başka kimsenin kişisel şeytanlarını görmemesi veya duymaması başka konu.

Meleklerin İstilası - Hosie (girlxgirl)Where stories live. Discover now