2. BİR KUMAR MASASI, ETRAFINDA YALANCISI

661 55 129
                                    

🍷




2. BİR KUMAR MASASI, ETRAFINDA YALANCISI




🍷




İnsanların ortası yoktur, derler; ya iyidirler ya da kötü. Bu düşünce her zaman için saçma gelmiştir bana. Kötülüğün içinde de iyilik vardır, kötülük ebedi olsa da ve iyiliğin içinde de kötülük vardır, iyilik kötülüğe tezat olsa da. Ben iyiliğin içindeki kötülük müyüm, yoksa kötülüğün içindeki iyilik miyim, bilmiyorum. Fakat emin olduğum, inkâr etmemin mümkün olmadığı bir şey var. En az yaşamaya mahkûm edildiğim bu dünya kadar kirliyim. 

Avuçlarıma doluyor kan, taşıyor avuçlarımdan ruhuma. Ruhum kan içinde, görmüyor musun? Görme, bende görülsün istemiyorum zaten. Kör diyecekler, desinler. Onların görmediği şeyleri benim görmemi beklemesinler. Ne var ki eziliyor kalbim onların göremedikleri her şeyin altında. Ne kadar zaman geçerse geçsin biraz olsun eksilmiyor acı fakat alıştım artık. Alıştım mı gerçekten acıya? Pek sanmam, daha çok buna inanmak istiyorum. Ne kadar alışırsam alışayım acıya, yine de hissettiriyor varlığını. Belki de hâlâ hayatımın bir köşesinde geçmişten izler bulunmasıdır bunun sebebi.

"Yine neler geçiyor o zehirli zihninden?" diyen Arian'a bir karşılık vermedim. Adım sesleri taşındı kulaklarıma, oradan da zihnimin dar kuytusuna. Bana doğru yaklaşan adımlarının ardından bedenini yanımda hissettim. Kadehimdeki kırmızı şaraptan büyük bir yudum aldığım sırada elimdeki kadehi yavaşça avuçlarımın arasından aldı. "Yine çok içiyorsun," dedi düşünceli bir sesle. Çok içiyordum, bağımlıydım. Hayır, bağımlılığım kırmızı şaraba değildi. Çok daha farklı, bambaşka bir mıkbes darağacıydı. Başımı geriye atıp gözlerimi yumdum. Birkaç saat olmuştu eve geleli, Ecmel karşı koltukta rahatça uyurken ben zihnimi toplamakla meşguldüm. "Ve sen ne zaman çok içsen, hiç hoş şeyler olmuyor." dediğinde alaylı bir gülüş döküldü dudaklarımdan.

"Öyle mi?" dedim kızıl alay parçaları arasına sinmiş, isli bir sesle. 

"Öyle," Benim aksime ciddi bir tavır takınmıştı. "Kırmızı şarap sana kanı hatırlatıyor ve sen ne zaman kana aç hissetsen, kırmızı şarap dökülüyor vişne çürüğü dudaklarından içeriye." Beni bu kadar tanıması oldukça sinir bozucuydu. Kadehi büyük cam sehpanın üzerine bıraktı ve bedenini tamamen bana çevirdi. "Neler oluyor, Mevt?" diye sorduğunda gözlerim karşı koltukta uyuyan Ecmel' kaydı.

"Bana böyle seslenme diye seni daha kaç kere uyaracağım?" diye sordum sakinliğin altında yatan arsız bir sinirle. "Bugünlerde fazla müsamaha gösteriyorum herhalde, önce Faris Visam, sonra da sen." Oturduğum yerde dikleşip gözlerinin içine baktım. "Benim kana susadığım gibi ölüme susayan ne çok insan var etrafımda." Sözlerimin ardından gözlerini sımsıkı kapatıp ellerime uzandı ancak buna müsaade etmeyerek ayağa kalktım.

"Sadece güvende olduğunu bilmek istiyorum." dedi, bunu bende biliyordum fakat Arian sınırı aşıyordu. "Bıçağının onda olması sana zarar vermez ama kim olduğunun açığa çıkması sana çok büyük zararlar verir. Bunu göz alamayız." Bildiğim şeyleri zırvalamaya devam mı edecekti? "Üstelik erkek kardeşin..." demesiyle ona döndüm.

"O iyi." dedim buz kırağı sesimle. O iyi değil, bunu biliyorsun. "Güvende." Güvende falan değil, aklın çıkıyor ona bir şey olacak diye. "Ondan bahsetmeyi kes." dedim dişlerimin arasından sinirle.

KIRIK KADEHDonde viven las historias. Descúbrelo ahora