İlk Karşılaşma

22.2K 330 10
                                    

Yaklaşmak mı yoksa uzaklaşmak mı?

Bırakmak mı yoksa devam etmek mi?

Hayatta asla her şey iki düzen arasında ilerlemez derler. Belki de haklıdırlar; kim bilebilir ki? Yaklaşmak isteyip de yaklaşamamak, uzaklaşmak isteyip de gidememek nasıl bir duygudur, bilemezler; belki de bilmek istemezler.

Deniz kadar berrak olan mavi gözleri her şeyi ileri de yaşarcasına geçmişinden uzaklaşıyor, geleceğine bir adım daha atıyordu. Tüm bedeni stresle gerilmişti. Yavaş ve temkinli adımlarla ilerlerken bakışlarını etrafta gezdirmekten kendini alamadı. Buradan kaçış olmadığını biliyordu ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Yaşadığı o dünyayı artık tanıyamıyordu.

Güneş tamamen gökyüzünde olmasına, tüm saatler öğlen on ikiyi göstermesine rağmen yine de kendini güvende hissetmiyordu; bu histen hoşlanmamıştı. Kendisini daima rahat hissetmek zorundaydı.

Bacaklarını hareket ettirdi ve kendini en güvende hissettiği yere, evine, doğru ilerlemeye başladı. Okul çağındaki tüm çocuklar sokağa dökülmüştü. Hepsi kendilerini başlarında bereleri, ellerinde eldivenleri, boynunda atkılarıyla birlikte sokağa atmışlardı. Kar hızını arttırınca, ceketini biraz daha üzerine çekti. Güneşin olması hiçbir anlam ifade etmiyordu. Her taraf buz tutmuştu ve temkinli adımlarla ilerlemesi gerekiyordu. Bakışlarını kar topu savaşı yapan birkaç gence sabitledi. Hayatlarında hiçbir sıkıntı yokmuş gibi devam ediyorlardı. Yüzlerinde o hayatı hala anlamıyorum bakışı vardı.

Genç adam omuz silkip yavaş adımlarına devam etti. Düşünmesi gereken çok fazla konu, faaliyete geçirmesi gereken çok fazla olay vardı. Herkes ondan haber bekliyordu. Babasını arayamıyor, ailesi ile görüşemiyordu. Hayatı sadece üç ay içerisinde cehenneme dönmüştü. Bunu düşünmeyecekti!

Ama gerçekler her zaman için gün yüzüne çıkacaktı. Buna inanıyordu. Yaptıkları hataları hepsine tek tek ödetmeye hazırdı. Başına açılan tüm bu belaların hesabını ödetecekti. Bundan emindi. Ölmeden önce adını temize çıkaracak ondan sonra geberip gidecekti. Bunu biliyordu!

Ceketinin yakalarını biraz daha dikleştirdi ve üzerindeki atkının koruyamadığı kulaklarını sıcak tutmasını diledi. Atkı takmaktan hayatı boyunca nefret etmiş; hiçbir zaman için atkılardan hoşlanmamıştı. Ama şimdi tanınmamak için kullandığı bu yöntem bu soğukta çok işine yarıyordu.

Aklı başka yerdeydi. Arkadaşlarını sırtından vurmuş gibi gözüküyordu. Bir an önce işleri yoluna koyması gerekiyordu. Tüm hayatını bu iş için harcamıştı. Babasının tüm itirazlarına, annesinin ölsem de olamazsın dediği bu işi, ailesine tercih etmişti. Şimdi ise iki kuruşluk adamlar için onu harcıyorlardı. Dünya'nın her yerinde işlerin böyle yürüdüğünü zaten biliyordu. Ama kendisi bu ülke de oldukça hiç kimse böyle işler yapamayacaktı! Kendini kandırmaktan vazgeçmesi gerektiğini ise çok sonra fark etti! Eli kolu bağlanmış bir şekilde beklemek o kadar da iyi bir şey gibi durmuyordu.

Ellerini ceplerine yerleştirdi ve gözlerini kapatıp bir süre kendisine gelmeye çalıştı. Konuşmak onun için çok büyük bir erdemdi. Gereksiz yere konuşmalar onu bayıyor, sıkıyor ve geri çekilmesine sebep oluyordu! Bunları sevmiyordu! İnsanların sürekli olarak konuşmasından hoşlanmıyordu.

Yanından geçmekte olan orta yaşlı iki teyze gözlerini kısarak hemen parkın önündeki sevgililere kınayan bakışlar atıyordu. İkisinin de gözleri kısılmış, avına saldırmaya hazır bekleyen birer aslan kesilmişlerdi. Gözlerini bir dakika bile olsun o ikiliden ayırmıyorlardı. Kendi aralarında fısıldaşıyorlar ve sonra söyledikleri her neyse, olmuş gibi, sol ellerinin içine sağ ellerinin tersini vurup dudaklarını ısırıyorlardı. Gözleri ise sanki gerçekten o olay olmuş da buna üzüldüklerini ve şaşırdıklarını belli etmeye çalışıyorlardı.

Genç adam sıkkınca nefesini bıraktı. İçindeki nefret gittikçe artıyor, ona bunu yapanların cezalarını bizzat vermek istiyordu. Hayatını bunu yapmaya adamıştı. Üç ay kadar önce herkesin gözünde bir numarayken böyle bir konuma düşmek onun konumundaki bir adama yakışmıyordu. Bunu ise ona bakan herkesin bakışlarından görebilirdi.

Hemen karşıdan gelen iki polis memuru, sohbet ederek ona doğru yaklaşmaya başladığında belli ettirmemeye çalışarak elini telefonuna attı. Keskin deniz gözleri, sadece onlara odaklanmıştı. Cebinden çıkarttığı telefonu kulağına yaslarken, başını iki yana sallıyordu. Dikkatleri üzerine çekmemesi gerekiyordu.

İki polis memuru, bakışlarını ona çevirdiklerinde sanki onları görmemiş gibi gayet sakin bir şekilde arkasını döndü ve dönmesiyle birlikte, yumuşak bir bedene çarpması bir oldu. Genç kız kalça üstü yere düşerken elindeki telefonu karların arasına fırladı. Başındaki beyaz bere yere düşerken, siyah saçları karların üzerine yayıldı. Beyaz tenindeki hafif kızarıklık onu oldukça tatlı göstermişti. Ama yeşil gözlerini öfkeyle karşısındaki adama çevirdiğinde o kadar da tatlı gibi durmuyordu. Elindeki valizi yere düşmüş, üstü başı kar içinde kalmıştı. Kim bilir telefonunu ise nereden bulacaktı!

Genç adam karşısındaki manzarayı seyrederken öylece baktı. Hiçbir tepki vermiyordu. Atkının ve beresinin altından sadece derin bakan deniz gözleri vardı. Yapılı vücudunu ise üzerindeki ceketle saklamayı başarmıştı.

Bu şekilde dikilmenin bakışları üzerlerine toplayacağını anladığında, elini uzatıp yardım teklif etti. Telefonunun nereye gittiğine bile bakmamıştı. Genç kız öfkeyle ona bakarken, sadece başını salladı ve karlardan destek alarak ayağa kalktı. Üzerindeki karları temizlemeye çalışmak ise tam bir işkenceydi.

"Bir dahaki sefere önünüze bakarsanız sevinirim!" Sinirli gözlerle deniz gözlere baktı ve başını sallayıp yerdeki beresini karlardan arındırdıktan sonra başına geçirdi. Üzerindeki ceketi düzeltti ve etrafa attığı birkaç bakışın ardından telefonunu eline alıp cebine attı. Adamın yüzüne, daha doğrusu gözlerine, bir kez daha nefretle baktı ve valizini eline aldığı gibi hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

Genç adam üzerindeki şaşkınlığı atar atmaz, elindeki boşlukla sarsıldı. Hızla telefonunu aramak için eğildiğinde, bakışları üzeri taşlarla süslemeli mor bir telefona denk gelince, kaşları anında çatıldı. Bakışları olacak olan ihtimalle kocaman olurken, hızla telefonu alıp arkasına döndü. Hiç kimse yoktu. Kızın nereye gittiğiyle ilgili hiçbir ipucu yoktu. Bu kadar ara sokakta, gidebileceği yerler bu kadar fazlayken; nereye gitmiş olabileceğini bilmiyordu.

Genç kız ortalıktan kaybolmuştu; içinde en önemli sırların bulunduğu genç adama ait olan cep telefonu ile birlikte.

Karanlık Renkler (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now