-19

463 43 0
                                    

üçüncü kişi:

doğrudan san'a bakarken kalemini dişledi wooyoung. araba olayının üzerinden birkaç gün geçmişti. san cezalıydı ama yine de wooyoung'u eve bırakabiliyordu, ve her seferinde, aynı şeyi yapmışlardı.

kendilerini tutamıyorlardı, birbirlerinin günahkar dokunuşunun düşüncesi onları heyecanla uyarıyordu. sürükleyiciydi.

şu anda boş bir dersleri vardı, genellikle ders çalışırlardı ama wooyoung'un başka planları vardı, san'ı gözleriyle soyuşundan belliydi.

küçük olan önce öğretmene sonra tekrar san'a baktı. elbette san mesajı almıştı ve elini kaldırıp konuştu, "wooyoung kendini iyi hissetmediğini söylüyor, onu hemşireye götüreyim mi?"

öğretmen biraz bile umursamadan iç çekip başını salladı.

eşyalarını toplayıp çıktılar ama kesinlikle hemşire odasına gitmek için değildi.

san wooyoung'un peşinden banyoya girerken güldü, "çok yaramazsın." wooyoung kıkırdadı ve saçını kulaklarının arkasına sıkıştırdı, "mhm"

kapı kapanır kapanmaz dudakları birleşti, birbirlerinden ayrılamıyor gibiydiler. tenlerini birleştirme arzusu çok fazlaydı, zevk çok fazlaydı.

wooyoung, san zayıf vücudunun her yerini hissederken inledi, "bir sonraki dersimiz yaklaşık 2 dakika sonra." küçük olan san'ın dudaklarına karşı sızlandı, san sadece başını salladı ve birkaç saniyede bir saatine bakarak wooyoung'u öpmeye devam etti.

buna son verip sınıfa gitmek için yaklaşık bir dakikaları vardı ama ikisi de çekilmek istemiyordu.

çok geçmeden çalan zil birbirlerinden ayrılarak sıçramalarına neden oldu, "seni eve bırakırken bitireceğiz, hadi gidelim." dedi san, wooyoung'un ıslak ve şişmiş dudaklarını silerek.

dudaklarında hafif bir gülümsemeyle hiçbir şey olmamış gibi banyodan çıktılar.

__

san sözünü tuttu, başladıkları işi kesinlikle bitirdikleri wooyoung'un yürürken topallamasından belli oluyordu.

saklamak için elinden geleni yapsa da işe yaramamıştı, eve topallayarak girerken ebeveynleri onu izledi. "iyi misin wooyoung? kamp gezisinden önce incinmiş olamazsın." annesi endişeyle konuşmuştu.

sadece elini salladı itiraz etmek için ve acıyla yüzünü buruşturarak merdivenlerden yukarı çıktı.

sırt çantasını fırlattı ve acıyan kalçasına dikkat ederek yatağına uzandı.

sanniii 'den 1 yeni mesaj

wooyoung kaşlarını kaldırdı ve mesajı açtı.

sannii
seni özledim

wooyoung metne gülümsedi, yanlış anlaşılmasın, çıkıyor olmaktan çok uzaklardı. ikisi de birbirleri hakkında ne hissettiklerini tam olarak bilmiyorlardı, bu acı verici şekilde açıktı gerçi.

şu anda yaptıkları şey temelde daha kötü olsa da, çıkmak çok riskli olurdu.

wooyoung
basit

sannii
oh, acıttı

wooyoung
gelsene, öpüp iyileştireceğim

sanniii
cezalıyım aptal

wooyoung
evet ve bu kimin suçu

sanniii
senindi sanki

wooyoung
DEĞİLDİ

sanniii
bebekleşme

wooyoung inledi ve telefonunu bıraktı, kesinlikle ödevi vardı ama şu anda her şeyden çok uykuya ihtiyacı vardı.

____

yeosang'ın arabasının çalan kornası kapının önünde olduğunu belirtti. bu noktada artık günleri rutinleşmişti, yeosang wooyoung'u okula götürürdü ve san da eve bırakırdı, farklı nedenlerle.

"selam woo." yeosang onu her zamanki gibi selamlarken gülümsedi. wooyoung da elbette ona aynı tatlılıkla gülümsedi, bugünlerde çok yakınlardı.

wooyoung, yeosang'a san'ı anlatmayı o kadar çok istiyordu ki, çocuğa erkekler hakkında ne hissettiğini anlatmayı o kadar çok istiyordu ki, ama korkuyordu. onu kabul edeceğini biliyordu, sorun sadece "günahlarını" sesli bir şekilde ortaya çıkarma düşüncesiydi, her ne kadar artık günah olduğuna inanmasa da.

___

küçük grup rastgele şeylere gülüyordu, öğle yemeğindeydiler ve başlarına gelen aptalca şeylerden bahsediyorlardı.

wooyoung, san'ı fark etti ve kısaca el salladı, ona belli belirsiz, müstehcen bir edayla göz kırptı. san hafifçe sırıttı ve ona doğru yürümeye başladı, bu wooyoung'un beklemediği bir şeydi.

woah, ne yapıyor? , diye düşündü wooyoung.

"merhaba millet!" san, wooyoung ve yeosang arasına sıkışırken konuştu. oysa wooyoung'un diğer yanında boş bir koltuk vardı.

herkes, san'ın ani gelişiyle biraz kafaları karışmış halde el salladılar.

"selam san, naber?" hongjoong gülümsedi, san bu çocukla önceden bir kez konuştuğunu tamamen unutmuştu. "selam, hongjoong." en azından böyle bir selam verebilmişti.

çocuk, san'ın adını, hatta varlığını hatırlamasına şaşırmıştı. gülümsedi ve başını eğdi, yanaklarında hafif bir kızarıklık belirmişti.

wooyoung tüm bu etkileşimden nefret ediyordu, oflayıp yemeğiyle oynadı, san onun için orada değil miydi?

"pekala, sadece selam vermek istemiştim, sonra görüşürüz çocuklar." san gülümsedi, gamzeleri ortaya çıkmıştı bir yandan el sallarken. wooyoung ona bakmıyordu, kendi kıskanç düşüncelerine çok dalmıştı.

san, hongjoong'la takıldı mı?
ondan beklemediğim bir şey değil...
biz çıkmadığımız için buna hakkı var.

wooyoung sıkıntıyla iç çekti, an itibariyle sadece eve gitmek istiyordu.

Take me to church [w.s] / türkçe çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin