KURT KAPANI

15.1K 364 48
                                    





Bir adamın evlilik teklifini reddederken iki defa düşünün. Sonrasında siz ona teklif etmek zorunda kalabilirsiniz.

Restoranın lavabosunda daha ne kadar saklanabilirdim bilmiyordum. Gerginlikten tüm bedenim uyuşmuş, gülümseme egzersizlerinden çenem acımaya başlamıştı. Korkuyor, çekiniyor ve bayılacak gibi oluyordum. Ama sonuçta tüm bu buluşma benim fikrimdi. Onu davet etmiş, göz ucuyla erkenden geldiğini görünce de içeriye kaçmıştım. Acınasıydı, evet. Ama yapabileceğim bir şey yoktu.

Aynanın karşısında görüntümü inceledim. Ne çok hazırlanmış gibi görünmek ne de çok salmış olmak istememiştim. Siyah, kolsuz bir elbise giymiştim. Etekleri dizlerimde bitiyordu ve bedenimi sıkıca sarmıştı. İnce topuklu ayakkabılarım biraz bileklerimi sıkıyordu ve saçımı topladığım için de şimdi pişmandım. En azından yüzümü kamufle edebilir, kötü bitmesi muhtemel bu buluşmadan fazlaca gurur zedelenmesi yaşamadan ayrılabilirdim.


Ya da ben öyle sanıyordum.


Çantamdan dudak kremimi çıkarıp titreyen ellerle sürdüm ve omuzlarımı dikleştirdim. Çantamı omzuma asıp bir gazla çıkışa yöneldiğimde, içeriye giren birine çarpmıştım ama geriye dönmedim. Şimdi durursam bir daha ilerleyemeyeceğimi biliyordum. Aptalsın. Tam bir aptalsın Naz.

Yirmi adım. Aramızdaki mesafe buydu. Kırk saniyede yanına varmış, cılız bir gülümseme ile ona bakmıştım. Dışarıdan ışıl ışıl görünsem dahi içim bir harabeydi. Bunu bilmediği için şükrettim.

"Merhaba."

Ayağa kalktığında ne kadar uzun boylu olduğu ansızın yüzüme çarptı. Ya da ben çok kısayım. Sandalyesini kenara çektiğinde yüzünde ölçülü bir gülümseme ile yanıma geldi, "Merhaba Nazenin." dedi oturmam için sandalyemi çekerken. "İyi görünüyorsun."

Çantamı masaya bırakırken benim için çektiği sandalyeye oturdum. Hafifçe öne ittirip yerleştiğimden emin olduğunda karşıma geçti, ceketinin düğmesini açarak gerindi. Sakin oluyoruz Naz. Sakin. Çok sakin. Sakinliğin kitabını yazıyoruz sonra da çoğaltıp basıyoruz.

"Nasılsın?" diye sordum bacak bacak üstüne atmaya çalışarak ama elbisenin darlığı yüzünden bozguna uğrayarak. Gözlerimin önüne düşen iki tutam saçı geriye iteledim ve canlı bir şekilde gülümsedim. "Zaman ayırdığın için teşekkürler. Yoğun olduğunu biliyorum."

İstifini bozmadı, yüzünde mimik oynamıyordu. "Öyle mi? Çalışma takvimim senin eline nasıl geçti?"

Gülümse Naz. Sırıttım. "Belli bir çalışma takvimine sahip olduğunu düşünemiyorum Demir. Henüz o kadar yaşlanmadın."

Bir an için gülümseyecek sandım, yaklaşık beş saniye için. "Yeterince yaşlıyım." dedi sadece.

Benden yedi yaş büyüktü.

"İyi görünüyorsun." dedim kendimi frenleyemeden. Şık giyimli bir garson menüleri getirdiğinde bir anlığına ikimiz de sessizleştik, ardından bakışlarını bana çıkardı.

"İltifat ettiğine göre gerçekten ciddi bir şey var." Dalga geçmek ile tiye almak arasında bir yerdeydi sesi. "Buradan tek parça halinde çıkabilecek miyiz?"

"Elbette." Mümkünse sözlü olarak.

Akşam yemeği sonrasında birçok tehlikeye gebe olduğu ve kahvaltı saatinde ben yüzüncü rüyamı gördüğüm için öğle yemeğinde buluşmayı teklif etmiştim. En tehlikesiz ve risksiz çözüm bu gibi gelmişti gözüme. Söyleyeceklerimi duyduktan sonra vereceği tepkiyi kestiremediğim için insanların arasında, kalabalık bir ortamda olmak en iyisiydi.

KURT KAPANITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang