24. Bölüm

1.8K 251 9
                                    

Nurdan'ın başına onlarca bıçak saplanırken "Bu bölüm bugün bitmez," dedi Canan. Masasasının baya baya üstünde oturuyorken laptopunu kucağına almıştı. Hacıyatmaz gibi hafif hafif sallanıyordu.

Nurdan da dışarda parıl parıl parıldayan güneşe bakarken gözleri kamaşıyordu. Bahar gelirken çalışmak daha zordu. Dışarıda hava mis gibiydi ve onlar bu iğrenç ofiste bölüm yazmaya çalışıyorlardı. Aslında burada oturma zorunlulukları yoktu. Belki de bir parka falan giderek yazsalar daha kolay olabilirdi. Ama onlar cezalı bir sınıf gibi ofiste oturuyorlardı. Nisan sonunda çileleri bitiyordu. Dizi mayıs sonunda biteceği için senaryoyu tamamlayacaklardı. Her şey belliydi fakat detaylar vakit alıyordu.

"Bugün bitirmezsek Yalçın yarın bizi bitirir. Herhalde tarihin en kötü ekibi olduk ya. Bizi seçtiğine çok pişman olmalı," dedi Gürkan

Nurdan kısık bir sesle "Abartma. Arada tıkanıyoruz diye bence bu doğru bir tavır olmazdı. Bizi seviyor. Sadece çok gergin bir karakteri var. Onun kurbanı oluyor," dedi. Öyleydi. Yalçın düzen bozuldu mu çok kolay bozulan bir adamdı. Hele de iş hayatında bir sıkıntı çıktı mı of! Terör estiriyordu.

Son bir saattir midesi acayipti. Bir kıpırdanmalar vardı. Ağrımsı bir şey hissediyordu. Karnını ovuştura ovuştura dışarı bakmaya devam ederken birden yedikleri ağzına gelince öğürerek uçarcasına yerinden kalktı. Başına saplanan bıçak sayısı bir beş kat daha artmıştı ani kalkışıyla.

Tuvalete kendini zor atıp kusmaya başladı. Midesinde ne var ne yoksa çıkardı. Arkasında saçlarını tutan Canan "İyi misin? Ne oldu?" diye sorup duruyordu. "Bugün hep yüzün sapsarıydı, yediğin bir şey mi dokundu ya?"

Nurdan zar zor nefes almayı başardığında "Biraz bile iyi değilim ki. Başım ağrıyor, karnım ağrıyor, öleceğim galiba," diye söylene söylene doğruldu. Lavabo tezgahına tutunup ağzını yüzünü yıkarken Canan ve Gürkan arkasında tetikte duruyordu.

"İyiyim ben, tamam. Dönün siz, geliyorum şimdi. Yeterince bu iğrençliğe maruz kaldınız zaten," dedi aynadan onlara bakarak.

"Yok be. Ben iğrenmem zaten. Emin misin iyi olduğuna? Bak eve git sen istersen. Evde yaz. Bugün bizden bir halt çıkmayacak, belli oldu," dedi Gürkan.

Nurdan Gürkan'ın kolunda masasına döndü. "Şu kısmı bir yazmayı denemeye devam edeyim. Geçerim olmadı. Siz gidin istiyorsanız, valla kalmayın benim yüzümden."

Yarım saat boyunca Nurdan'ın iyi olduğundan emin olana kadar onu yalnız bırakmayı reddettiler. Daha sonra Canan pes ederek çıktı. Gürkan ve Nurdan da büyük toplantı odasına geçerek orada beyin fırtınası yaparak sahneleri yazmaya devam etmeye çalıştılar. Fakat Nurdan bir türlü iyiye gitmiyordu. Her geçen dakika daha çok terliyor gibiydi. Başı dönüyordu. Belki de pes etmeliydi. Ama hazır aklına üç beş bir şey gelmişken de bırakmak istemiyordu.

"Aslında şöyle düşünsene, Derya Kamil'i öldürürse nefsi müdafa olacak. Bir şekilde onu hapisten kurtarabiliriz. Utku da o sırada zaten Leyla'nın kendisini Kamil'le aldattığını görecek ve böylece bu yalancı evliliği bitirmek için elinde güçlü bir kanıtı olacak. Aynı zamanda Derya'nın da hala kendisini sevdiğini görmüş olacak." Nurdan bu aklına gelen fikirle heyecanla yerinden kalktı. Gürkan camdan dışarı bakarken "Eveeet!" diye heyecanla bağırarak odaya dönmüştü ki karşısındaki ayaklanmış Nurdan iki yalpalayıp masanın kenarına tutunarak pat diye yere düşüp bayılınca "Nurdan?!" diye bağırdı korkuyla.

***

Yalçın önündeki haşlanmış kabağını keserken bir ton şey düşünüyordu. Annesi karşısında nefes almadan konuşuyordu uzunca bir süredir. Sabah yine çıldırarak ofisi terk etmişti. Reytinglerin en tavan yaptığı dönemde ekip yine onu şaşırtacak derecede kötü işler çıkarmaya başlamıştı. Şunun şurasında finale iki-iki buçuk ay kalmıştı. Hepi topu dokuz on bölüm daha yazacaklardı. Bu kadar zor olmamalıydı.

LÜZUMSUZ SAVAŞ (3)Where stories live. Discover now