Sıvamak

8.8K 740 277
                                    

Efkan tok bir sesle yutkunurken sıkıca kavradı yorganı ve fısıldadı.
"Bir bana bakar mısınız ?"diye fısıldadı telefona.

"Lan baktım!"diye gürledi hafif aksanını belli eden sesi anadilinin Türkçe olmadığını vurgularken.
"Her delikte sana baktım ! Bok herif evine saklanmışsın. Bitireceğim seni ırkçı orospu çocuğu."

"Ben yazmadım kuzenim yazdı."diye hıçkırdı Efkan.
"Dövdüm zaten abi. Şerefsiz tam bi. Çoluk çocuk. Ben kestim cezasını."

"Ondan mı okula gelemedin korkak piç?"diye güldü telefondaki ses.
"Canını alırım senin. O dayağı yiyeceksin. Getir,kuzenini de döveyim..."

"Abi sen şimdi..."dedi Efkan burun çekip.
"Türkçe bilmiyorsun dedim ben ya şakacı teyze gibi komiklik olsun dedim..."
Yalandı.
Bal gibi biliyordu Denis'in Türkçe konuşabildiğini.
Ama espri anlayacak kadar Türkçe olup olmadığına emin değildi.

"Temel komutları anlıyorsundur ama şaka anlayacak kadar ileri Türkçe yoktur dedim abi..." Efkan ensesinden süzülen teri popo çatalında hissediyordu ve telefondaki ses şimşek gibi gürlemişti.

"KÖPEK MİYİM BEN SİKİK TEMEL KOMUT ANLAR DİYOR!"

"H-haşa abi..."diye hıçkırdı Efkan zira bütün yabancılar gibi kıt kanat bir Türkçe konuşur sanmıştı.

"Baklava çok güzel ,Turkey cennet cennet, ne bileyim abi Sultan Ahmet falan konuşursun sandım..."diye mırıldandı ve Efkan sıvama kısmına adım atmıştı.
Oysa onu okulda ilk gördüğü anı hatırlamamak imkansızdı.
Efkan tek omzundaki çanta ile savruk savruk yürürken Denis'i okul bahçesinde görmüştü.

Siyahilere has o kusursuz teni taşıyordu.
Çikolata renginde bir cilde sahipti. Ancak bu zifiri bir koyulukta değildi. Sütlü çikolata renginde gibiydi. Kahverenginin açık tonlarında altın yansımalı bir deri. Bronz bir heykel gibi. Yoğun kahve cildine ise tam tezat gözleri vardı.
Kehribar,elası yoğun hareleri çikolata rengi kahve cildinde imza gibi duruyordu.
Bir de çevreleyen ok kirpikleri ile nefesi tamamen kesiyordu.
Ve her siyahiye özgü diye genellenebilecek o kemikli,sert çene hattı onda da mevcuttu.

İki metreye yakın bir boyu vardı henüz on dokuz olmasına rağmen.
Kasları ve fiziği kusursuzdu öyle ki basketbol potasında asılırken belli olan baklavaları için "Soğuk baklava..."diye mırıldanmıştı Efkan.
Çikolatalı yani!

Ama Denis'in annesinin Fransız asıllı Afrika kökenli bir kadındı. Jade isimli annesinin müzisyen olduğunu ve gençliğinden beri küçük konserler verdiğini işitmişti kızlardan.
Hatta Türk olan babası Erasmus ile Fransa'ya gittiğinde kadının sesine aşık olmuştu bir konserine katıldığında.
Böylece Denis doğmuştu.
Fransız asıllı Afrikalı ve yarı Türk.
Hem Fransa da hem de Türkçe'de zorlanmayacak bir isimle "aşk" çocuğu olarak dünyaya gelmişti.

Anadil Fransızca olmasına karşın Türkçe'yi de akıcı bir biçimde konuşuyordu. İngilizce ana dil seviyesindeydi ve üstelik İspanyolca ve İtalyanca dillerine de hakimdi. Daha bir çok dili giriş seviyesinde anlayabiliyordu oğlan yurtdışında çok uluslu bir şehirde doğup büyüdüğü için.
Herife ülkene git şakası yapmak bile absürt idi.
Ülkede bulunması topraklardaki insan IQ ortalamasına faydaydı!

Annesi gibi ses sanatçısı olmasa da sportif olarak her alanda başarılıydı. Enstrüman yeteneği,dil yeteneği üst düzeydi.

Her melez gibi kusursuz bir görünüme sahipti.
Ve bu nedenle kızların dibini düşürüyordu.
Normalde belki Türk olsa okulun yerel kekoları tarafından kıskançlık ile düşman olabilecekken dahi "Kanka"olmak için herkesin sıraya dizildiği havalı çocuktu.

Efkan ise hocaların çayına müshil ilacı atan ,ders akışını bozan ,kafası bir dünya havada ,serseri takılan ama herkesin çok sevdiği o "piç ama özünde tatlı " yaratık gibiydi.
Eve dönerken aynı minibüsü kullanıyorlardı ve Efkan bu "havalı" çikolataya çok yanlış bir biçimde tanışma yolu bulmuştu.
Kendi ergen jargonunda.

Telefonun ucundaki oğlan hala küfürler sıralarken Efkan derin bir nefes verdi "Ev adresim....Kamelya Sitesi yanındaki Türkoğlu Blokları. D Blok. Gel ve döv..."diye yutkundu.

"Canına okumama izin veriyorsun."dedi Denis keyifle.

"Veriyorum."dedi Efkan dramatik bir tonla.
"Hak ettim abi,büyüksün..."

"Dövünce kurtulabileceğini mi sanıyorsun?"diye yanıtladı buz gibi sesle Denis.

"Uzatmazsın herhalde..."

"Canına okuyacağım."dedi Denis bilmiş bir gülüşle.
"Ev adresin sana kalabilir."

"Ne?"

Yüzüne kapatılan telefonla donakaldı Efkan.
Ev adresinde dövecekti ama dövmüyordu.

Sebebi neydi ki?

"Herif insaflı çıktı..."diye mırıldandı Efkan derin bir nefes alırken.
"Allah'tan annesinin sütünün çikolatalı olup olmadığını sormadım..."

Nau  Nau !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin