| ダーリン |

998 87 5
                                    


Huzur. Jeongguk'un zihninde yankılanan tek kelime buydu. Jimin'le yaptıkları uzun kahvaltı sonrasında televizyon karşısına oturmuş film izlerken, hayatına tamamen yeni bir soluk katan Jimin'e karşı hissettiği de buydu. Arkadaşları olması bir yana uzun zamandır bir ilişki içinde bulunmayışı bu yeni durumu duygusal olarak yadırgamakta haklıydı. Yıllardır bir kez olsun ritmindeb sapmayan kalbi, son zamanlarda oldukça beklenmedik tepkiler gösteriyordu. Bunda haklıydı da. Yanı başındaki küçüğü öylesine güzel ve nazik biriydi ki, kırk yıl düşünse bu denlisine rastlayacağına inanmazdı.

İçinde bir çığ gibi büyüyen sevgisiyle yumuşak yanaktan makas aldığında anında kendisine dönen bakışlara gülmeden edememişti. "Ne oldu?" Masum sorusunu takip eden sorgulayıcı, büyümüş gözler tatlılığına tatlılık kattığından habersiz gibiydi. Cevap alamadığı her dakikada daha da filmden kopan Jimin, yoğun bakışlar altında ezildiğini hissediyordu. "Bir şey mi oldu? Neden öyle bakıyorsunuz?" Sesine yavaştan yansımaya başlayan endişe, Jeon'u kendine getiren şeydi. "Nasıl bakıyormuşum?" Anın yoğunluğundan olsa gerek daha da derinleşen sesi ve iç çekmesinin takip ettiği soru anında karşısındaki çocuğun kalbini harekete geçirmişti.

"Buna bir isim veremem ama şey gibi, bakın..." Jimin, oturduğu yerde hafifçe dikleşip sokulduğu bedene daha da yaklaştığında sevgi dolu bakışlarını anında büyüğünün gözlerine sabitlemişti. Hazırlıksız yakalanan kişi bu sefer de Jeongguk olmuştu. Kalbi yine her zamanki gibi ritmini bozmuş, haftalardır içinde tuttuğunu dışa vurmasına sebep olmuştu. "Jimin ben denemek istiyorum." Üstü kapalı da olsa anlamı gayet açık bu teklif, koca bir büyü için minik bir dokunuştu sadece. "Neyi denemek istiyorsunuz?" Çoktan bahsedilen konuyu anladığını belli eden ses tonunu saklama gereği duymamıştı bile.

"Seninle olmayı, sana karışmayı. En önemlisi sana aşık olmayı istiyorum. İçimde sebebiyet verdiğin minik kar tanelerini bir çığa dönüştürmeyi, içinde kaybolup gitmeyi istiyorum. Jimin, ben senin duvarların arkasında kalan her iki benliğinde de aradığın tek kişi olmak istiyorum." Buydu işte. Bir insana yıkımı getiren, gözyaşlarının her bir damlasını mutluluktan akıtabilecek; tutunacak dalın en güzelini yaratan, filizlenen her bir duyguyu besleyen sözler. Jimin, tarifi imkânsız binlerce duyguyu aynı anda hissederken nasıl tasvir edeceğini bilemedi. Dili tutulmuş, kalbi atmayı bırakmış gibi hissediyordu. İçi sevgiyle öylesine dolmuştu ki, kulakları uğuldamaya başlamış, bulduğu her bir boşluktan kendini dışarı atıyor gibiydi.

O an yapabileceği en güzel şeyi yaptı. Belki kelimelerini seçemiyordu ama dışarı akmak için hazırda bekleyen duygularını dudaklarında topladı ve son sürat atan kalbiyle öptü karşısındaki genç adamı. Anında karşılık bulması tahmin ettiği bir şeydi ancak bu denli dolu dolu hissettiği anda yüreğini daha da sarsmasına neden olmuştu aldığı karşılık. Gözyaşları durmadan akıyorken kolları Jeongguk'un boynunu sarmış, büyük eller belindeyken kucağına tırmanmıştı her an yaptığı gibi. Bacakları iki yanda açık duruyorken anın etkisiyle gülümsemeden edememişti. Gerilen dudaklarıyla öpüşmeleri son bulduğunda Jeon'un yeni hedefi çenesi olmuştu. Durmadan öpüyor, burnunu sürtüyor ve kokluyordu. Sanki bütün hayatını bu an için yaşıyor gibi hissetmişti. İkisi için de dönümdü adeta.

"Jimin'im... Güzeller güzeli meleğim benim..." Öpücükleri arasında sarf ettiği cümleler en değerli mücevherlerden bile kıymetliydi Jimin için. Eriyip giden kalbini avuçları arasında toplamış ve sunmuştu ona. Hepsi senin demişti, karşılık bulmuştu da. Sonunda dinen gözyaşlarıyla kolları arasına bu sefer de biriciğinin kafasını almış, göğsüne bastırmıştı. "Kalbimden öpün beni, sizinle dolu orası. En çok kendinizi sevin bende." Titrek nefesiyle beklerken çok geçmeden istediğini almıştı bile. Kalbi üzerinde hissettiği dudaklarla fısıldıyordu kendi kendine.

"Jungkook, Jungkook, Jungkook... Dudaklarınla ölümümü getireceksin..." Büyüye kapılıp giderken sarf ettiği sözlerin duyulduğundan habersiz kollarını çözmüş, başını eğmişti kısa sürede özlediği dudaklara ulaşmak için. "Dudaklarımı öpseniz kalbim, kalbimi öpseniz ellerim, ellerimi öpseniz bu sefer de yanaklarım kıskanıyor. Her bir yerimden öpün istiyorum beni, sevginizden nefesim kesilsin, tek çarem dudaklarınızmış gibi öpün istiyorum." Jungkook, derin nefesler eşliğinde genişçe gülümsemişti. Kucağındaki bedeni ruhuna katmayı, birbirleriyle bütün olmayı istiyordu o da. Aralarında bir engel de yoktu, istediklerini yapabilirlerdi. Doya doya aşık olabilirlerdi. Yaptılar ve olmayı başardılar da.

"Seni gün doğana, doğduktan sonra tekrar batana kadar yeniden seveceğim çiçeğim. Öpülmedik tek bir yanın, kıskanıp dudaklarımı isteyecek bir uzuvun bile kalmayana dek seveceğim seni. Her seferinde yeniden başlayacak, bitene kadar yine aşık olacağım sana. Küçük patilerinle geldiğin yolun devamını el ele, birlikte yürüyerek devam ettireceğiz. Biz aşkın bizzat kendisi olacağız sevgilim."

catmance, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin