17. Bölüm

1.9K 242 24
                                    

Şu an çok ilginç bir sahneye şahit oluyordum. Luca; kurnaz ve çıkarcı Luca, çaresizce valizinin üstünde oturmuş olan Tolga'yı lobide yakalamış ve ona nereye gittiğini sormuştu. Tabii ben bu olayları Tolga bana sonradan anlattığında ancak öğrenmiştim. Tolga ona kim olduğunu ve neden çıkış işlemleri için beklediğini söyleyince de hemen onun kim olduğunu anlayarak ona müdahale etmişti. Otelde boş oda olmadığı için Tolga çıkış yapacakken, Antoine ve kendi odasının Tolga'ya tahsis edilmesi için resepsiyonla konuşmuş, kendilerinin de ücreti mukabilinde uygun şalelerden birine nakillerinin yapılmasını istemişti. Tolga nazikçe kendisinin bir şirket çalışanı olmadığını ve bu yüzden böyle bir inceliğe gerek olmadığını belirtse de, Luca onun yılın en başarı getiren ürünlerden birinin reklam yüzü olması sebebiyle onu asla gönderemeyeceklerini bahane ederek Tolga'nın burada kalması için çabalamıştı.

Tam bu kaosun yaşandığı sırada ise ben lobiye intikal etmiştim Tolga'nın mesajıyla. Tolga'nın Fransızcası yoktu, İngilizcesi de çok orta seviyeydi ve iş karmaşıklaştıkça anlamakta güçlük çektiği için beni çağırmıştı. 'Yakalanırsak seni lobide yakaladığımı ve senden yardım rica ettiğimi söylerim, olur biter,' demişti.

Resepsiyonda görevliyle konuşan Luca'yı yakaladığımda "Neler oluyor?" diye sormuştum. Beni duyar duymaz gülümseyerek bana dönmüştü. Hem de imalı imalı gülümsüyordu. "Sana söylemiştim. Haklı çıktım değil mi?" demişti Fransızca. Tolga hemen biraz gerimde duruyordu.

"Tamam, biraz haklı çıkmış olabilirsin ama—"

"Bana teşekkür etmene gerek yok. Tatilinin tadını çıkar yeter. Bu çocuğa kendi delüks süitimizi veriyoruz madem, git bu geceyi o süitte geçir, olur mu balım?"

Şaşkınca ona bakarken Tolga arkamdan genzini temizleyerek "Ne diyor? Kulağa güzel bir şeyler söylüyormuş gibi geliyor ama dilin büyüsünden galiba," diye sordu. Sonra hemen İngilizce olarak ekledi. "Tekrar, her şey için teşekkür ederim."

Luca lafı bile olmaz dercesine bir hareket yaptı.

"Sevgilisinden ayrılmış olduğu bilgisi net değil ve ayrıldıysa da aradan sadece..." derken saatime baktım. "Yirmi dakika falan geçmiş. Sence bu etik mi?"

Luca gözlerini devirdi. "Etik etik etik etik... Sen başka laf bilmez misin? Bu etikliğini ofiste kullan, özel hayatında değil."

Resepsiyonist Luca'ya yeni şalelerinin anahtarını verirken, Tolga için odanın önce temizlenmesi gerektiği için onu bir süre burada misafir edeceklerini söyledi. Odaya çıkışı akşam yemeğini bulacaktı belli ki.

Durumu Türkçe olarak Tolga'ya çevirirken gözüm solda ilerde bize doğru gelmekte olan Alara'ya doğru kaydı. Gözüm oraya kayıp susunca, Tolga da oraya döndü. İşte beklediğimiz şey olmuştu.

"Neler oluyor burada?" diye sordu gözlerini kısarak bize bakarken. Sanki az önce çılgınlarcasına öpüştüğümüzü anlamış gibi kıpkırmızı kesildim bir anda. Ben daha ağzımı açamadan Tolga "Boş oda bulmaya çalışıyordum," dedi.

Alara hala sorgularcasına bana bakıyordu. Luca anahtarını elinde atıp tutarken "Ah! Bu yakışıklıyı reklam yüzü yapan sendin, değil mi?" diyerek Alara'ya hitaben konuştu. "Firmaya kattığın bu muhteşem detay için sana da bir teşekkür borçluyuz sanırım."

Luca hiç bu kadar ufak detaylarla ilgilenecek biri değildi. Onu tanıyordum. Zaten hiçbir yerde böyle üst düzey yöneticiler bu küçük detayların peşinde koşmazlardı. Ona gerçekten çok şey borçluydum. Benim için ne uğraşıyordu.

"Evet ama..." diye kekeledi Alara. "Tolga gidiyordu." Sesi acayip gergindi.

"Kendisine çok şey borçlu olduğumuz muhteşem reklam yüzümüzü basit nedenlerden ötürü gönderemeyiz. Daha bugün buraya geldiniz. Bu hem çok yorucu olur, hem de haksızlık olur. Ne olursa olsun! Bay Odabaş şirketimizin misafiri sayılır. Ona bir şekilde oda ayarladık. Merak etmeyin."

MESAJIN VARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin