Final

3.2K 267 59
                                    

Tolga

Karıma bakıyordum. Sonunda bunu bu şekilde dile getirme şansına erişmiştim. Tamam yıllar boyu beklemem gerekmemişti, istediğimi sadece birkaç ay bekleyerek kolayca almıştım. Ama yine de çok uzun süre beklemişim gibi hissediyordum.

Sabahtan beri gerçekten ilk kez oturmuştuk. Daha doğrusu ben oturuyordum. Normalde benden on kat daha uyuşuk olan Zeynep, ilk kez bütün gündür acayip enerjikti. Üstelik de o giydiği gelinliğe rağmen.

Sabahtan kalkıp nikâh için hazırlandıktan sonra Zeynep'i almak üzere onun hazırladığı kuaföre gitmiştim. Öğle vakti olan nikâhımıza planladığımız gibi aklımızdaki birçok ismi çağırmıştık. Her şeyi kazasız belasız atlatmıştık. Tek korkum ailemin bir sorun yaratmasıydı fakat neyse ki kimse bir sıkıntıya neden olmamıştı. Oldukça sade ama benim için dünyanın en mutlu hissettiğim anı olan bir nikâhla dünya evine girmiştik. Nikâh sonrası tebrik merasiminin ardındansa fotoğraf çekilmek üzere Ortaköy'e geçmiştik. Fotoğraf çekimleri baya vaktimizi almıştı ama çekim sonunda hızlıca da olsa fotoğraflara baktığımızda tüm yorgunluğa değdiğini kabul etmiştim. Bu uyumun ve güzelliğin bu şekilde ölümsüzleşmesi hiç de şaşırtıcı değildi. Gerçekten muhteşem görünüyorduk.

Fotoğraf çekimlerinden sonra direkt olarak akşam kutlamanın yapılacağı mekâna gelmiştik biz. Burada akşamı beklerken biraz da olsa dinlenme fırsatı elde edeceğimizi düşünmüştük. Daha doğrusu şu an izlediğim görüntüye bakılırsa bunu sadece ben düşünmüştüm. Zira ben mekânın bir köşesinde kurulu olan koltuk grubunun en büyük koltuğuna kendimi atmış, papyonu falan çıkarmıştım. Zeynep'se akşam muhtemelen müzisyenlerin çıkacağı ufak sahneye çıkmış, bir şişe rakı devirmiş sarhoşlar gibi eğleniyordu. Bütün gündür ilk kez ondan bu kadar uzak duruyordum. Sadece dört beş metre uzağımdaydı, gözlerimin hapsindeydi fakat ilk kez bu kadar kendi halindeydi.

Onu izlerken onu kendi halinde izlemeyi de ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha fark etmiştim. Elinde daha bütün gündür ilk kez içtiği ilk kadeh şampanyası vardı. Mekâna girerken bizim için patlatmışlardı. İkimiz de birer kadeh almıştık. Zeynep elindeki şampanyayı yudumlaya yudumlaya mekânı iki dakika içinde tavaf etmiş, yaptıkları hazırlıklara aşırı hayran kalmıştı. Sonra da prova yapan müzisyenlerin yanına gitmiş, onlara rahatsızlık vermeye başlamıştı. Gerçi buna rahatsızlık da denemezdi. Müzisyenler de karımın şakacı haliyle eğleniyor gibi görünüyorlardı.

Bütün gündür yanımızda olan dostlarımızdan biri olan Melis sahnedeki Zeynep'i videoya alarak onu saçma sapan şeyler yapmaya teşvik ediyordu. Lale ve Cenk de gülerek kenardan onu izliyorlardı. Birkaç kez mikrofona vurup "Ses geliyor mu?" diye sordu. Sessizce güldüm. Melis hemen "Eveeet!" diye bağırdı. Lale ve Cenk de kendi aralarında kıkır kıkır gülüyorlardı.

"O zaman bu şarkıyı müstakbel kocam için söylüyorum," demesiyle oturduğum yerden hemen doğruldum. Mutlulukla gülen bir ifadeyle pür dikkat onu izlemeye başladım. Mekândaki akşam hazırlığı için çalışan herkesten ufak tefek kıkırtılar işitiyordum. Herkes tatlı tatlı Zeynep'le eğleniyordu.

"Demedim mi gitme diye, ağlatırlar sevme diye

Var mı bendeki aşka bedel, dön dolaş yine gel bana gel, başıma, yanı başıma gel

Gözüm kara! Seni ararım bulurum. Ben her gece, seni düşünüp sarhoşum!

Uzaklara uçma kuşum, uçup da gitme vurulursun

Masallara kanma kuşum, üzerse eller yorulursun

Yazık sana yavru kuşum, tam can evinden vurulursun

MESAJIN VARWhere stories live. Discover now