6.Bölüm

671 55 219
                                    

Motivasyon için oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın♥️

İyi okumalar...

6.Bölüm

En büyük pişmanlıklar öfkeyle dudaklarının arasından çıkan cümleler olurdu genellikle. Hızla dudaklarının arasından dökülüverir ve sen geri alamazsın o cümleleri.

Yiğit'in gözlerindeki hayal kırıklıkları kalbime battı. Boğazındaki erkeksi çıkıntı ağır ağır aşağı yukarı kaydı. Yutkunurken gözlerini kaçırıp başını salladı aşağı yukarı.

"Yiğit ben-" bir adım atıp yaklaşacağım sırada bir adım geri çekilip  elini uzatıp beni durdurdu.

"Bir şey söylemene gerek yok, unuttuğum gerçeği bana hatırlattığın iyi oldu." Dedi ufak bir tebessümle. Ama öyle mutluluk barındıran bir tebessüm değildi bu. Kalbi yüzüne yansır derler ya hani, kalbindeki hüznün yüzüne yansıttığı buruk bir tebessümdü bu. İstemsiz, zoraki, can yakıcı ve kırıklarla dolu bir tebessüm.

Yeniden bir şey söylemek için dudakalarımı araladığımda arkasını dönüp "hadi seni eve bırakayım." Dedi ve arabaya doğru ilerledi.

🖤

Yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Ben içimdeki pişmanlıkla öylece akıp giden yolu izledim. Sessizliği daha önce hiç bu kadar canımı acıtmamıştı.

Araba evin önünde durduğunda inmeden bekledi. İnmemi mi bekliyordu? "S-sen gelmiyor musun?" diye sordum titrek bir sesle. Gelsin, konuşalım, özür dileyeyim, kendimi açıklayayım istedim. Ama öyle olmadı. Elleri direksiyonda yalnızca karşıya bakıyordu. "İşim var," dedi yalnızca.

Ne işi vardı? Geri gelecek miydi? Benden vaz mı geçiyordu? Geçmesindi...

İstemeye istemeye indim arabadan. Eve doğru adımladığımda hâlâ araba olduğu yerde duruyordu. Başımı çevirip arkamda kalan arabaya baktığımda gözlerimiz kesişti. Gözlerinden geçen duygular yüreğimdeki hüznü körükledi. Ben içeri girinceye kadar bekledi orada öylece. İçeri girip kapıyı kapattığım an arabayı çalıştırıp hızla uzaklaştığını işittim.

🖤

Yiğit Alp...

Sen bu evliliği fazla ciddiye aldın herhalde.

İçime sığdırdığım solukla gözlerimi kapattım sıkıca.

Sen bu evliliği fazla ciddiye aldın herhalde.

Aynı cümle defalarca dönüp durdu kafamın içinde. Sesine ömrümü harcayacağım kadın bu kez konuşmasın, o cümleleri kurmasın istedim.

"Hoop!" Gözlerimin önünde şıklatılan elle irkilerek kendime geldim. "Birader kendine gel ya. Kaç saattir sana sesleniyoruz, daldın gittin." Yusuf'un sitemli sesiyle bir kaç saniye boş gözlerle yüzüne baktım.

Sıkıntılı bir soluk vererek anlımı sıvazladım. "Kusura bakma kardeşim. Benim bugün kafam yerinde değil."

"Onu anladık. Bedenin burada burada olmasına da ruhunu, kalbini, aklını yengede bırakıp gelmişsin oğlum sen." Elinin altında duran çay bardağından büyük bir yudum aldı.

"Komutanım vallahi sizi böyle görmeye alışık değilim ben." Dedi Mert endişeli bir sesle. "Dağ gibi, yıkılmaz, yenilmez, kurşunlara kafa atan adam karşımda dokunsan ağlayacak durumda. Şoklardayım."

Elimde ritimli bir şekilde masaya vurup durduğum rakı dolu bardağı kafama diktim. Yarsından fazlasını içip geri bıraktım. Boğazımı yakan tadıyla yüzüm buruştu. "Sen ne yaptın abi?" Yusuf'a bakıp göz kırparak sordum. "Hallettin mi o meseleyi?" Diye sordum ilgiyi üzerimden çekmek amacıyla.

EfULİM ~Visal~ |Ara verildi (düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin