9.BÖLÜM

2.2K 215 144
                                    

- Justin Timberlake - Mirrors


Bir kolumdan siyahlar giyinmiş ruhu olmayan gözleriyle korkularım çekerken, diğer kolumdan ise melekleri andıran gülüşüyle beyazlar içindeki hayallerim çekiyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Bir kolumdan siyahlar giyinmiş ruhu olmayan gözleriyle korkularım çekerken, diğer kolumdan ise melekleri andıran gülüşüyle beyazlar içindeki hayallerim çekiyordu.

Korkularım, hayallerimin katili olmaya çalışırken vurduğu her bir darbede hayallerim tekrar yeşeriyordu. Azrail'in kılıcı canımı almak için değil beni sevdiğim şeylerden koparmak için hayatıma ket vurmaya devam ediyordu. Ama artık o kılıcın keskinliğini kaybettiğini günden güne özellikle de bu çiftliğe geldiğim zamandan beri daha fazla hissediyordum.

Bar taburesinde hayatı sorgulama dakikalarım geçmek bilmiyordu. Mutfakta benden başka kimsenin olmamasından istifa edip sesli bir şekilde esnedim. Boynumdaki yakıcı his tüm gece varlığını korumuş, uykunun kollarına teslim olmama engel olmuştu. Elimle alnımı sıvazlayıp içine bol limon sıktığım çayımdan bir yudum aldım. O kadar fazla limon sıkmıştım ki çayın acı tadı gözlerimin çakmak taşı gibi parlamasına neden oldu. Kendini uyandırmak öyle değil böyle olurdu. Kafam henüz yastığa varmadan uykuya dalan ben, saatler boyunca tavanı seyretmekten başka hiçbir şey yapamamıştım.

''Düşlerinde beni gör Rüya, çünkü ben seni düşleyeceğim,'' demişti. Bilmiyordu ki bu söylediklerinden sonra değil onu düşlemek sadece sözlerini düşünecektim. Avuçlarımın içindeki iki kız tüm gece şiddetli bir çatışmaya girmişti. Sol avucumdaki aklıyla hareket eden Rüya, Göktuğ'un bu kadar kısa sürede benden hoşlanıyor olmasına bir türlü inanamıyor, geçici bir heves olduğunu söylüyordu. Sağ avucumdaki hayalperest ve her şeyi bir aşk filmlerindeki gibi gören Rüya ise onun benden çoktan hoşlanmaya başladığını ve beni önemsediğini ısrarla anlatmaya çalışıyordu.

Sonuç galibi olmayan, tüm gece aklımla kalbimin kavgaya tutuştuğu huzursuz bir geceydi.

Beyaz üzeri çilek desenli penye şortumun leke olmamasına özen gösterirken dün akşamdan kalan yaş pastadan bir çatal daha aldım. Bir gün önceden kalan pastanın asıl tadı ertesi gün kahvaltıda çıkıyordu. Telefonuma dokunup beş dakika evvel baktığım saate tekrar baktım. Herkesin benden beklentisi olduğu bugün akşam hiç olmayacak gibiydi. Stantların kurulmasına yardım etmek için bar taburesinden inip bardağımın dibinde kalan çayı yudumladım. Tüm vücudumu esnetirken gözlerim kapalı bir şekilde üst kata yöneldim. Göktuğ'un uyanıp uyanmadığını bilmediğim için olabildiğince sessizce hareket ediyordum. Artık günler onunla karşılaşmamak için köşe bucak kaçarak geçecekti. Çünkü onu her düşündüğümde beni öpmesi aklıma geliyor ve vücudumu tarifi zor hisler sarıyordu.

Sırtımı duvara yaslayarak merdivenleri yan bir şekilde ikişer ikişer çıkmaya başladım. Çıktığım her basamakta sağa sola bakıp gelen birisi olup olmadığını kontrol ediyordum. Son basamağa geldiğimde sırtımı duvardan çekip boynumu uzatabildiğim kadar uzatıp sessiz koridora baktım. Göktuğ'un kapısının altında geçen karartıyı görmemle uçarcasına odama koşmam bir oldu. Odadan çıkması an meselesi olduğu için beni o halde görmesini istemiyordum. Kapıyı salyangoz yavaşlığıyla ses yapmadan kapattıktan sonra alnımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım. Birkaç saniye içerisinde bir kapının açılıp kapanma sesi koridorda yankılandı. Adım sesleri odamın önüne geldiğinde önce yavaşladı sonra tamamen durdu.

KARAYELWhere stories live. Discover now