2. BÖLÜM

3.9K 221 45
                                    


Keyifli okumalar. 🤍

"Devran, kırmızı ojemi gördün mü?" diye aşağa kata doğru yüksek sesle seslendiğim sıra üst çekmeceye de baktıktan sonra eğildiğim yerden doğruldum. Odada bakmadığım yer kalmamıştı ama bir türlü bulamamıştım kırmızı ojemi. Çıldıracaktım, az kalmıştı.

Ben çıldırmaya yer ararken o sıra salonda oturan Devran'dan yüksek sesle cevap geldi.

"Bebeğim benim, ben nerden görebilirim senin kırmızı ojeni?"

Biraz bekledikten sonra ekledi ve bir anne edasıyla bitirdi cümlesini. "Nereye koyduysan ordadır."

Gözlerimi devirecektim ama ben gözlerimi devirirken gözlerimin arkaya doğru kaymasından korkan biriydim o yüzden hiç öyle şeylere bulaşmadım ama söylenebilirdim. Bu hayatta en sevdiğim şeylerden birisi söylenmek olabilirdi.

"Nereye koyduğumu bilsem zaten sana sormam," diye sinirle kendi kendime Devran'ın duymayacağından emin olduğum bir sesle mırıldandım. Bir yandan da odada hala bakabildiğim her yere bakmaya devam ediyordum. Düzensiz biri değildim ama yerin yarılıp içine giremeyeceğini düşündüğüm kırmızı ojemi bir türlü bulamıyordum.

"Demek sormazsın ha?" diye bir ses geldiğinde arkamdan yerimden sıçrayarak elimi refleksle kalbimin üstüne koydum. Kapıya, ayağını birinin önüne atarak yaslanmış, elleri ceplerinde beni izleyen kocamı görmeyi hiç beklemiyordum.

Devran'a sinirle baktım. "Ya öcü gibi gelmesene arkamdan sessiz sessiz. Korktum."

Kalbim korkudan hızlı hızlı çarparken bakacak yer kalmadığı için yatağın kenarına hem mutsuz hem de ödü kopmuş bir şekilde geçip oturdum.

"Bence sen bazen benim de bu evde yaşadığımı unutuyorsun yavrum," derken Devran'ın elleri hala siyah eşofmanının cebindeydi. Yanıma doğru gelmeye başladı. "Ne zaman alışacaksın benim de bu evde yaşadığıma ya da varlığıma?" diye sordu.

Bu boy, bu pos, bu endam... Yakışıklı olduğunun farkında mıydı?

Karşımda dikildiğinde yüzüne doğru baktım. Uzun kirpiklerini kırpıştırarak yüzümü inceliyordu. İki aydır evli olduğum kocamın evdeki varlığına elbette ki alışkındım. "Ne alakası var Devran? Alışkınım ben,"diye üste çıkmaya çalıştım. Yüzüne baktığımda ben de onu incelemeye başladım.

Suratı çok güzeldi. Yüz hatları o kadar keskin olmasa da kirli sakalları çok yakışıyordu kusursuz yüzüne. Zaten kirpiklerine diyecek lafım hiç yoktu.

Allah'ım çok yakışıklı bir kocam vardı!

Kızıyormuş gibi yalandan kaşlarını çattı. "Kocaya öyle çemkirilmez," diyerek burnumun ucuna hafifçe işaret parmağıyla vurdu. Sinirim bulamadığım kırmızı ojemeydi fakat kaşlarım bu yaptığına çatıldı, konuşmasına devam etti. "Ayrıca çok alakası var. Niye korkuyorsun? Benden başka kim olabilir ki senin arkanda?"

Kulağıma taktığım onlarca küpeden biriyle oynamaya başlarken, "Sessiz gelme en azından," diye ince bir sesle mırıldandım. "Arada öyle şeyler olabilir hem."

Ellerini cebinden çıkarıp yüzümü avuçlarken avuç içinin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha fark ettim. "Bundan sonra gelmeden önce haber vereyim o zaman ben," dedi ve ardından usul usul yanağımı okşamaya başladı. Ellerimi kolunun üzerine yerleştirdim. "Tamam mı?" diye sordu bir de çocuk eğler gibi.

"Nasıl haber vereceksin ki?" diye mırıl mırıl bir sesle konuştum. Bana iyice sokuldu. Boyu uzundu ve ona bakacağım derken boynum kopabilirdi. Sanırım bunu düşünüp üzerime doğru eğilmeye başladı. Kafam istemsizce geriye doğru giderken Devran'ın hafif ittirmesiyle yatağın üzerine doğru yavaşça düştüm. Devran üzerime eğilirken ellerini başımın hizasına yerleştirdi. Hapsolmuş gibiydim. Pürüzsüz kollarına kısa bir bakış attığımda damarlarının belirginleştiğini gördüm.

DİLHUN: Zehir ve DevaWhere stories live. Discover now