1.16. Kararsızlık

29 2 3
                                    

Emma o sabah kahvaltıda ballı mısır gevreğini yerken düşünceliydi. Kasenin içindeki kaşığı öylesine çeviriyor, bir kaşık daha alıp devam ediyordu. Sık sık iç çekiyordu. Yüzünün asıklığı bir türlü geçmemişti. Dün yaşananları aklından çıkartamıyordu. Bir kez daha zihni Ron ve Spike tarafından işgal edilmişti. Ron'un o şekilde yaklaşması ve neredeyse öpüşecek olmaları hala onu heyecanlandırıyordu, diğer yandan Spike'la yaşadığı konuşma ve o haline tanık olmak sinirlerini geriyordu.

"Emma!"dedi Lucy birden ve kolunu tuttu. "Kendine gel artık! Canın kiminle olmak istiyorsa onunla ol. Kimseye kendini açıklamak veya beğendirmek zorunda değilsin. Yeter. Dünden beri kendini çarmıha gerip yakmadığın kaldı."

"Benim için kolay bir durum değil. Aptal Ron! Niye bizim okula geldi ki?! Gelmeseydi onunla da tanışmak zorunda kalmayacaktım!"

Lucy'nin kaşları çatıldı birden. Pür dikkat Emma'ya bakıyordu. "Onunla da derken?"diye sordu. Emma yanaklarının ısınmaya başladığını hissetti. "Benim bilmediğim biriyle mi tanıştın?" Bu defa ses tonu çapkıncaydı.

"Nate'i kastediyorum. Ron yüzünden o çocukla konuşmak zorunda kaldım."diyerek konuyu toparladı. "Ben derslerine çalışan, ayda bir arkadaşlarıyla film gecesi yapıp patlamış mısır yiyen sıradan biriydim."diye söylenmeye devam etti. Lucy uzatmadı fakat bakışları hala üstündeydi.

Emma ablasından önce çıktı. O gün hava bulutluydu. Yağmur yağacak gibiydi. Okul bahçesine girdiğinde aklına Nate'le arka bahçede buluşacağı geldi. Önce o tarafa yöneldi. Nate çoktan gelmişti. Emma ona yaklaşırken gözü arka bahçeye bakan kameradaydı. Her şeye rağmen hala onu izliyor muydu merak ediyordu. Nate'in önünde durduğunda Nate ona gülümsüyordu. "Geldiğin için teşekkürler."dedi ve çantasından bir hediye paketi çıkardı. "Bunu senin için aldım."

Emma şaşkınlıkla paketi açtı. İçinden pembe renkli bir defter çıktı. Yanından tüylü boncuklu bir anahtarlık sarkıyordu. İnsanların gözünde nasıl bir imajı olduğu belliydi. Pembe defter, tüylü anahtarlık... "Teşekkürler."diye mırıldandı.

"Derslerine düşkün olduğunu biliyorum. Ders çalışırken beni düşünmeni istiyorum. İçinde küçük bir hediye daha var. Sayfaya yapıştırdım. Eğer daha fazlasıyla ilgilenirsen söylemen yeter." Emma defteri karıştırdı ve sayfaya yapıştırılan şeyi gördüğünde gözleri büyüyerek defteri hızla kapattı. Çıtçıtlı şeffaf poşetin içinde küçük, pembe renkli bir hap vardı.

"Böyle bir şeye hiç gerek yok."dedi ve sayfaları tekrar karıştırarak hapın içinde bulunduğu şeffaf paketi yırtıp ona verdi. "İlgilenmiyorum. Lütfen bir daha yapma."dedi ciddiyetle. Nate paketi cebine koydu.

"Özür dilerim seni korkutmak istememiştim."

"Korkutmadın. Sadece ilgilenmiyorum." Defteri göstererek, "Tekrar teşekkür ederim." Sınıfa gitmek üzere hareketlendi.

Nate, "Gitmeden önce,"dedi ve onu kendine çevirdi. Anlık bir tereddütten sonra dudaklarından öpüverdi. Emma kısa süreli donmayı üzerinden attığında geri çekildi.

"Neden böyle bir şey yaptın?"dedi tedirginlikle.

"Seni düşünmeden edemiyorum Emma. Bana ne yaptın bilmiyorum. Her an aklımdasın ve dün Ron'la gittiğini gördüğümde deliye döndüm. Sen çok farklısın. Başta oyun gibiydi seni tavlamak ama seninle zaman geçirdikçe sana daha fazla kapılmaya başladığımı hissediyorum. Bana bir şans ver."dedi Nate. Bunu söylerken oldukça samimi görünüyordu. Emma ise hiçbir şey hissetmediği bu çocuğa ne diyeceğini bilemeden bakakalmıştı. Fakat belki de Lucy haklıydı. Onu tecrübe olarak görebilirdi.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve diliyle ıslattı. Sonra Nate'e yaklaşarak dudaklarını öptü. Acemice bir öpüştü fakat kendini ona bıraktığında dudakları kendiliğinden birbiri üzerinde kıvrılmaya başladı. Çok da korkulacak bir şey değilmiş diye düşündü. "Sanırım ben de senden hoşlanıyorum."dediğinde yalan söylemenin rahatsızlığını hissediyordu.

R.E.S (askıda-yine😕)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin