1.21. St. Joseph Sırları

24 2 2
                                    

Bukleleri belirginleştirilmiş sarı saçlarını omuzlarının üzerine bıraktı. Yeni katlı kesimle hem saçları rahatlamış hem de daha kullanışlı bir model olmuştu. Siyah kalem ve gri tonlarında far gözlerini ortaya çıkarmıştı. Ruju ise sadeydi. Kırmızı boğazlı kazağının üstüne ince altın zincirli bir kolye takmıştı. Kolyenin ucunda dalları etrafa yayılmış kahverengi ağaç modeli vardı. Küpeleriyle uyumluydu. Birkaç yeni kıyafetle sıradanlıktan uzaklaşmıştı. Aslında onu sıradanlıktan uzaklaştıran şey kıyafeti ya da makyajı değildi. Zihninde değişmeye başlayan düşüncelerdi.

Bu halini sevmişti. Daha çok kendi gibi hissediyordu. Tuhaf sakarlıkları birden bire ortadan kalkmıştı. Çıt kırıldım halleri gitmişti. Okuldaki çevresi de genişlemeye başlamıştı. Ron'la takılmasının etkisi büyüktü. Henüz aralarında resmi bir şey yoktu fakat ondan köşe bucak kaçmayı bırakmıştı. Ron da onu zorlamıyordu. Diğer yandan Emma'nın doğum gününden beri hayatında yeni biri olmamıştı. The Rice'ta düzenlenecek olan yılbaşı partisine hala kimseyi davet etmemişti. Bu Emma'nın hoşuna gitmişti.

İki haftadır Bay J.S'den hiç mesaj gelmemişti. O da bir şeyler yazmamıştı. Son görüşmeleri kesin bir vedaydı. İkisi de biliyordu bunu. Arkadaş kalmaları mümkün değildi. Görüşmeye devam etmek her şeyi daha zora sokacaktı. Olan biteni sadece Flora'ya anlatmıştı. Başta yaptığı çılgınlığa kızmıştı Flora. Fakat tüm sarhoşluğuna rağmen Spike'ın kendine engel olmasını takdir etmişti. Duyguları konusunda pek bir şey dememişti. Elisa'nın yaşadığı ilişkilerden sonra Emma'nın kararsızlığı şaşırtıcı gelmiyordu.

Öğlen arasında arka bahçede Lucy ve arkadaşlarıyla takılıyordu Emma. Ron da yanlarındaydı. Nate son olaydan sonra onlar sayesinde okuldan üç hafta uzaklaştırma almıştı ve futbol takım kaptanlığı sonlandırılmıştı. Bu kararın çıkmasında Ron'un etkisi büyüktü. Yeni kaptan oydu.

Ron cebinden üzerinde siyah motor resmi olan kırmızı sigara tabakası çıkardı. "En iyi arkadaşınız kim bakalım?"dedi gülerek ve tabakayı açıp herkese ikramda bulundu.

Lucy, "The Rice'ın ürünü mü?"

"Evet. Özlemişsinizdir. Spike'ın cömert hediyesi diyebiliriz." Lucy alayla güldü. Yine de tabakaya uzanıp bir dal aldı. Diğerleri onu takip etti. Emma da elini uzattı. Ron tedirgin bir ifadeyle ona baktı. "Sen kullanmasan daha iyi olur. Alışık değilsin. Ağır gelebilir."dedi.

"İdare edebilirim."dedi Emma ve dallardan birini aldı. Ron çakmağı çakarak dalın ucunu yaktı. Emma dumanı öksürmeden çekmeyi başardı. Biraz hile yapmıştı. Ciğerlerine kadar çekmiyor, ağzının içinde tutuyordu dumanı, diğerleri gibi bir süre bekliyor sonra yavaşça üflüyordu. Hızlı üflediğinde boğazı yanıyordu.

Ron, "Biraz dolaşalım mı?"diye sordu. Emma başını salladı ve diğerlerinin yanından ayrıldılar. Emma'nın gözleri bir an arka bahçedeki kameralara gitti. Son görüşmeleri aklına gelince derin bir iç çekti ve suçluluk duygusuyla önüne döndü. "Birkaç gündür seninle konuşmak istediğim bir şey vardı bir türlü fırsat olmadı. Yılbaşı partisine birlikte gidelim mi?"

Emma bu teklife şaşırmıştı. Fakat sorduğu için memnundu. "Olur."dedi gülümseyerek.

"Geliyorsun yani?"dedi Ron hayretle. "Yine ders bahanesi sunacaksın diye korkmuştum."

"Aslında sunabilirdim ama bu sıralar ders konusunu biraz gevşetmeye karar verdim."

Ron birden önüne geçti ve kollarından tutarak hayretle gözlerinin içine bakmaya başladı. "Sen kimsin ve Emma Order'a ne yaptın hemen söyle!"dedi yüzünde gülümsemeyle. Onun ela gözlerine bakmak Emma'yı heyecanlandırıyordu. Ona karşı duygularının hala devam ediyor olmasına ilk defa memnundu. Birlikte olmak istediği kişi oydu. Bundan emindi.

R.E.S (askıda-yine😕)Where stories live. Discover now