20. Bölüm "Umut Işığı"

640 62 46
                                    

Sanırım bir süreliğine ara vereceğim. Bölüm sonunda ayrıntılı bir şekilde konuşalım. Gecikme için özür dilerim, iyi okumalar.

Bazen sadece insanlara kendimi sevdirmek için yaptıklarımı düşünüyordum.

Örneğin zayıflamak istemem insanların beni beğenmesi içindi. Eğer güzel olursam, -ki bu insanlar için zayıf olmak demekti- beni severler düşüncesine kapılıyordum. Zayıf olmalı, güzel kıyafetler giymeli, makyaj yapmalıydım.

Çünkü insanlar, sadece güzel olduğunuz zaman sizinle muhattap oluyordu. Bu istenildiği kadar inkar edilebilirdi ancak gerçek böyleydi.

On altı yaşında kilolu, sivilceli bir kıza baksaydınız misal olarak, yanında en fazla kaç arkadaşı olurdu? Bir? Belki iki? Okulda gördüğü muamele ne olurdu?

Peki ya yine aynı yaşta, zayıf, makyaj yapan ve insanların güzellik algılarına uyan bir kıza baksaydınız ne görürdünüz? Arkadaşsız kalabilir miydi bu kız? İnsanlar çevresinden ayrılır mıydı?

Ve kendime her seferinde şunu soruyordum: İçi boş olan insanların göz zevkine hitap etmek için bu kadar şeye katlanmam ne kadar doğru?

Doğru değildi. Bunu zaten biliyordum ancak Boran hayatıma girdiğinden beri daha çok emin olmuştum. Artık bizleri bir şekilde, olduğumuz hâlde kabullenebilecek birilerinin olduğuna inanıyordum.

Belki Boran gibileri herkesin hayatına giremezdi ama bir şekilde biliyordum işte, Boran'ın üzerimde bıraktığı etkisini sadece anlatarak bile başkalarına geçirebilirdim.

Bitmiştim, tükenmiştim ve her geçen saniye yorulmaya da devam ediyordum ancak benim için artık bir umut ışığı vardı. Her şeyin sona erdiğini zannetmiştim ama Boran daha önce olmayan hislerimi bile gün yüzüne çıkartmıştı. Beni kurtarmıştı.

Benim artık bir umut ışığım vardı ve onun adı Boran'dı.

Belki bu zamana kadar sevdiğimi söylediğim her şeyi kaybetmiştim ama zaten neyin garantisi vardı ki? Sahip olup da bir gün kaybetmeyeceğimiz neyimiz vardı? Öyleyse neden kısacık ömrümüzde sevmekten çekiniyorduk?

Boran'ı bir gün kaybedeceğimi biliyordum. En iyi ihtimalle ölüm ayırırdı bizi birbirimizden. Bir şekilde ayırırdı. Bunu kabullenmiştim.

Ama ayrılık gelene kadar söyleyecektim. Onu sevdiğimi şimdilik kendi içimden geçirecek, sonrasında da ona söyleyecektim.

Şimdi aynadan kendime, üzerimdeki kırmızı elbiseye bakarken ilk defa gerginliğimi neredeyse bastıracak derecede bir heyecan hissediyordum.

Elbisenin kırmızı olması yeterince dikkat çekmiyormuş gibi bir de göğüs dekoltesi vardı. Dizlerimin iki karış üzerinde bitiyordu ve dar kesimdi. Oldukça rahatsız hissediyordum. Boran'ın beni gördüğünde vereceği tepkiyi düşünmek hem heyecanlanmamı, hem de daha çok gerilmemi sağlıyordu.

Elbiseyle aynı renkte bir ruj sürmüştüm ve kalan makyajımı, yüzümdeki kusurları gizlemek için kullanmıştım. Aynaya ilk bakışımda kötü bir vücut görmüyordum ancak Şirin'i de görmüyordum.

Şirin günlük hayatında hep bol şeyler giyerdi. Şirin günlük hayatında kolundaki kesikleri makyaj malzemeleriyle kapatmak yerine uzun kollu kıyafetleri tercih ederdi. Şirin günlük hayatında korse giymediği için bu kadar zayıf görünmezdi. Şirin günlük hayatında dikkat çekmemek için hep siyah giyinirdi.

Bedenim bana ait olduğu kadar, ruhum benden bir o kadar uzaktı. Tanıdığım birisi beni görse, muhtemelen alay dolu bir bu Şirin değil mi? bakışı atardı.

Mart DokuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin