16 Paralel evren 2

1.9K 136 57
                                    

Jisung gözlerini zorlukla aralayarak yastığının yanında çalıp duran telefonunu eline aldı. İlk arayan kişiye baktı, ardından saate. Arayan arkadaşı Sam, saat ise öğleden sonra 15:20' ydi. Gözünü ovuşturarak aramaya kabul etti ve kulağına koydu.

"Ne var?"

"Ne demek ne var? Onca zamandır konuşmuyoruz ve ilk dediğin bu mu?"

Jisung sinirle oflayıp derin nefes alıp verdi.

"Birincisi, bunca zamandır dediğin, aradan sadece 1 en fazla 2 gün geçti. İkincisi, neden bu kadar çok konuşma gereği duydun?"

"Şuan sen de çok konuştun?"

"Seni sikerim."

"Tamam be, nasıl gidiyor? İyi mi oralar?"

"Gayet iyi."

"Güzel kız-"

Jisung sinirle aramayı kapatıp telefonunu sessize aldı. Kimseyle konuşacak hali yoktu, önemli bir şey olursa da başkalarını arasınlardı.

Üzerinde ki beyaz örtüyü tekmeleyerek üzerinden attı ve hiç hızını kaybetmeden direkt banyoya gidip işlerini halletti. Odanın içine geri döndüğünde daha ayılmış hissediyordu. Yatağa geri oturup gece daralınca çıkardığı çorapları giydi ve bir süre başı yerde öylece durdu.

Sadece parkeye bakıyordu, bir şey düşünmüyordu.

Sonunda kendine geldiğinde hazırlanıp odasından çıktı. Çok acıkmış olduğundan bir restorana gitmeyi düşünüyordu.

"Merhaba."

Jisung başını kaldırıp kendisine seslenen Minho'ya baktı. Minho da kendisi gibi şort ve tişört giymişti. Tek fark Minhonun kahverengi saçlarını kapatacak bir şapkası olmamasıydı.

Jisung gülümseyip karşılık verdi. İkisi de konuşmadan asansöre bindi ve Minho ilk katın düğmesine basınca asansör aşşağıya doğru hareket etmeye başladı.

Jisung tek kalmak istiyordu ama yemek yerken de tek olmak tuhaf olacağını düşünüyordu. Bakışlarını yanında ki Minho'ya çevirdi. Bir süre düşünüp kararını verdi.

"Benimle yemek yemek ister misiniz?"

Minho şaşkınlıkla başını ayakkabılarından kaldırıp Jisung'a çevirdi.

"Yemek?"

Jisung başıyla onayladı.

"Beni yanlış anlamayın, sadece birlikte bir şeyler yemek için birilerini arıyorum. Üstelik yemekler benden."

Minho bir süre düşünüp gülümsedi.

"Olur. Gidelim."

İkili birbirlerine gülümseyip duran asansörden indiler.

İki genç ilk önce bir restorana gidip yemek yedi, daha sonra Minho Jisung'u Kore caddelerini tanıtarak 2 saat gezdirdi, en son akşam olunca ikisi de odasına döndü.

Birbirlerini uzun süredir tanımasalar da oldukça sevmişlerdi birbirlerini. İkisi de üstelik fazla konuşmamıştı. Jisung'un deyimiyle konuşmadan da eğlenmişlerdi ve bu çok hoşuma gitmişti. Minho da ondan farksız değildi. Jisung'a karşı bir sempatik hisler besliyordu. Jisung'un fazla konuşmayan ama eğlenceli biri olduğunu fark etmişti.

Şimdi ise iki genç 3 saat sonra yeniden balkonda karşılaşmıştı. Jisung yine sigara içiyor, Minho ise kitap okuyordu. İkili merhabalaşıp işlerine geri döndü.
Sonunda Minho sıkılıp konuşma başlattı.

"Hey, Han."

Jisung bakışını denizden çekip kendisine seslenen sevimli Minho'ya çevirdi.

"Bu akşam dışarıya benimle çıkar mısın?"

Jisung beklemediği teklife şaşırsa da gülümseyip bir süre düşündü. Minho ile gerçekten de eğlenmişti. Eğer gitmezsem yazık olur diye düşünüp başıyla onayladı.

"Çıkalım. 2 saat sonraya ne dersin?"

"Bana uyar."

Jisung onaylayıp odanın içerisine girdi. Bugünün yorgunluğunu atmak için duş almıştı ve şimdi de uyuyacaktı. Saatine 1 saat sonrasının alarmını koyup yumuşak yatağına yattı. Yine uykusuna dalmakta güçlük çekmemişti.

Minho ise okuduğu kitabı bırakıp duşa girmişti. Nedense zamanın hemen geçmesini diliyordu. Belki de yeni arkadaşıyla gerçekten anlaşabildiği içindi. 26 yaşındaydı ve bunca zaman Jisung gibi sessiz arkadaşı pek olmamıştı. Jisung'un kendisini arkadaşı yerine koyup koymadığını bilmiyordu ama henüz umrunda değildi, eğleniyordu onunla.

Sonunda iki saat geçince ikili odalarından çıkıp buluştular. Beraber birkaç shot attılar, oyun makinesinden oyun oynadılar, sahilde gezindiler. Şimdi ise yanyana fazla kişi olmayan caddede yürüyorlardı. Karşılarına sokak müziği yapanlar çıkınca beraber hareketli bir dans ettiler ve o gruba bahşiş vererek oradan uzaklaştılar.

Biraz ilerde sarhoşun teki kendilerine anlamsız bir şekilde bağırıp peşlerinden koşunca Jisung, Minho'nun elinden tutup kahkahalarla koşmaya başladı. Minho da ona aynı şekilde eşlik ediyordu.

Sonunda deniz kenarında kayalıklara geldiklerine kayalara oturup bir süre denizi izlediler. Jisung başını yanında ki Minho'ya çevirdi ve onu inceledi. Aynı şekilde Minho da başını çevirince ikili birbirini incelemeye devam etti.

"Melezsin sanırım?"

Jisung gülümseyerek başıyla onayladı. Doğrusu daha en başından gözleri hakkında yorum yapmasını bekliyordu.

"Çiller'in var.." dedi Jisung gözlerini Minho'nun burnunun üzerinde ki fazla olmayan çillerine bakarken.

Minho gülümseyerek başıyla onayladı.

"Onları seviyorum."

"Güzeller."

İkili tekrar etrafı izlemeye devam etti. Yaklaşık 10 15 dakika konuşmadan oturdular. Jisung başını ay'a çevirdi.

"Ay bu gece seninleyken çok güzel gözükmüyor mu?"

"Evet." dedi Minho bakışlarını Jisung'un gözlerinde belirmiş Ay'a bakarken. "Güzel."

Bitti lan

Çok şükür yarabbim

Bu arada başka özel bölüm falan yazmayacağım
yazdıkça kötüleştiğini düşünüyorum.

Bu arada size bir şeyden bahsedicem okursanız okuyun okumasanız da Bane.

Neyse

Ben 2 yıl fln önce köyde Kaisoo fici yazıyordum tamam mı. Ama nasıl güzel bir şey var ya hâlâ şaşıyoeum Gizem var gerilim var kan var softluk, asillik var, işte neyse. Ben mal gibi internet çekmediği için açılmayaan bölğm için bütün fici silmiş miyimdir? Evet ben tam bir malım.

Silmemek isterdim. Ama silmeseydim bu fic de olmayacaktı, ama bundan daha güzel bir fic olacaktı.

Neyse işte bu kadar

Hadi eyw

Sahil adlı Minsung ficime de bakın sadece 3 bölümlük bir fic

🎉 𝙊𝙩𝙚𝙡 𝙊𝙙𝙖𝙨ı {Hyunlix} √ hikayesini okumayı bitirdin 🎉
𝙊𝙩𝙚𝙡 𝙊𝙙𝙖𝙨ı {Hyunlix} √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin