twenty seven

1.6K 150 87
                                    

Kampüsün sessiz bir köşesinde oturmuş Seungmin'i beklerken bir yandan da telefon ekranımdan yansıdığı kadarıyla yeni yaptırdığım dövmeme bakmaya çalışıyordum. Yaptıralı iki gün olmuştu ve bu iki gün içinde Chan sürekli dövmeye iyi bakıp bakmadığımdan emin olma bahanesiyle evime gelmişti.

Şimdi de okul çıkışımda bir kafeye gitmek için anlaşmıştık ancak sevgili arkadaşım Seungmin yüzünden şu an sevgilimi bekletiyordum.

Oflayarak ayağa kalktım ve üstümü düzelttim. Ona biraz daha süre tanımak adına ayakkabı bağcıklarımı bile tekrar bağlamıştım!

Biraz daha beklemeyeceğime dair Seungmin'e mesaj attıktan sonra -ki bu garipti çünkü Seungmin her zaman dakik bir insandı, böyle şeylere ihtiyaç duymazdım- telefonumdaki diğer bildirimlere bakarak çıkışa ilerlemeye başladım.

Çoğu kişi ayrıldığı için kalabalığın yok olduğu yolun karşısında Chan'ın arabasını görmemle heyecanlandım. Evet, hâlâ onu veya arabasını görünce heyecanlanıyordum. Hızlı adımlarla karşıya geçtiğimde o da arabasından indi.

"Sarılma zamanı!" Kollarımı kocaman açarak üstüne atladığımda bacaklarımı beline sardım. Kolları beni düşmemem için sarmalarken elleri sırtımda geziniyordu. "Günün en sevdiğim zamanı."

Yüzüne bakmak için geri çekildim ve ellerimle yanaklarını tutarak yanaklarına, burnuna ve dudaklarına küçük öpücükler bıraktım. "Bugün gözüme fazla tatlı geldiniz Bay Bang. Sizi özlediğimden herhalde."

"Bu mu tatlı? Sürekli görmesem inanacağım Felix." Changbin hyung'un sesini duyduğum an Chan'ın omzundan arkaya bakmamla onun da arabadan indiğini gördüm. O neden gelmişti ki?

Utanarak Chan'ın kucağından inmeye çalıştığımda beni bırakmaması ile koluna tırnaklarımı batırdım. "Bıraksana selam vereyim, söylemedin zaten burada olduğunu. Geldim kucağına atladım ben de!" Kızgın bakışlarımı ona yolladığımda arkadaşına döndü o da.

"Utandırdın sevgilimi, gelme dedim ben sana. Rahat da olamıyoruz manitamızla."

Zorla koluna vurarak yere indiğimde tekrar sinirle ona baktım ve Changbin hyung'a ilerledim. "Selam, nasılsın hyung?"

Kısaca sarıldıktan sonra arabaya yaslandı ve kollarını önünde birleştirdi. "Kötüyüm Felix, en yakınım dediğim adam bana nasıl davranıyor görüyor musun?"

Kıkırdamamak için kendimi zor tuttum ve boğazımı temizledim. "Sen niye gelmiştin hyung?"

"Seungmin'e sözü varmış." Chan'ın söze atlamasına takılmadan kaşlarımı kaldırarak karşımdaki büyüğüme baktım.

Changbin ve Seungmin'in arasında bir şeyler olduğunu anlamıştım ancak okul çıkışına gelecek ve tüm günü onunla geçirecek kadar yakın olduklarını bilmiyordum.

"Hey, selam." Arkadaşımın sesini uzaktan duymam ile kaşlarım kalkık bir şekilde ona döndüm. Sorgular bakışlarımı umursamadan konuştuğunda hâlâ onun bize yürüyüşünü izliyordum.

"Selam Chan hyung, nasılsın?" Cevabını beklemeden  onu izleyen Changbin hyunga döndü. "Selam Changbin, geleceğini bilmiyordum."

Aynen, bilmiyordun.

"Selam Seungmin, ben de senin yarım saat beklettiğin arkadaşın. Nasılsın? Çok iyi gibi duruyorsun, gel bakayım şuraya." Tek nefeste ve arka arkaya kurduğum cümlelerin ardından onu kolundan tutarak bizimkilerden uzaklaştırdım. Duyamayacaklarına emin olduğum bir uzaklığa geldiğimizde ben dışında her yere bakıyordu.

tattoo, chanlixWhere stories live. Discover now