prologue I 1

305 40 360
                                    

Herkese merhabalar!  🌻 Bu bölüm giriş niteliğinde bir bölüm olup ana karakterlerimizden Abigail'in birkaç aylık serüvenine hızlı bir bakış atacağız. İlerleyen bölümlerde ise hikaye tam olarak başlamış olacak! Keyifli okumalar dilerim! 🌻💛

Abigail Paige Instagram Hesabı: @abigailpaigeblog

Londra. Ekim. 

-''Evet evet, tabii ki. Yarın öğlen ofiste olacağım.''

-''Belgelerimin hepsi hazır.''

-''Teşekkür ederim, sağlıklı günler! Görüşmek üzere...''

Telefonu kapatır kapatmaz gözüm bulutlara kaydı, ''gerçekten oluyor'' diye düşündüm. Harry Potter'daki o müthiş sahne belirdi zihnimde...

- ''Profesör, bunlar gerçek mi? Yoksa hepsi kafamın içinde mi?''

- "Elbette hepsi kafanın içinde yaşanıyor Harry. Peki bu gerçek olmadığını mı gösterir?"

Hatırlıyorum da bundan dört yıl önce yağmurlu bir akşam yatağımdan kalkıp penceremin yanındaki pufa oturmuş ve gökyüzüne bakarak bazı hayaller kurmuştum. Ekonomi okumak kolay değildi, seviyordum da... Peki tam olarak istediğim meslek bu muydu? Pek sayılmaz... Müziğin içerisinde olmak, pazarlamacı olacaksam bile inandığım şeyi pazarlamak istiyordum... Sanatın kıyısından köşesinden bir şekilde tutmalıydım... Yaptığım tablolar, yazdığım sözler yeterli değildi... Bazı resimler çizdim katlayıp çekmecemde saklamak üzere... Bir gün gerçekleşmesi üzerine... Ve sanırım evren bu mesajımı çok doğru anlamış olacak ki her şeyi geride bırakıp Amsterdam'dan Londra'ya taşındım, tüm korkularımı valizime sığdırarak...

Sanırım artık kafamın içinde yaşanmıyor, gerçekleşiyor. İşler son 4 ayda biraz hızlı ilerledi. Yüksek lisansın zor olacağını tahmin edebiliyordum fakat projeler, telif hakları dersleri, araştırmalar, sunumlar derken beklediğimden de fazla hızlı bir başlangıç yapmış bulundum. Amsterdam'daki hayatımı bırakıp taşınmak da pek kolay sayılmazdı. Vurdumduymaz ve başıma buyruk olduğum konusunu kabul etmeliyim fakat aynı zamanda çalışkan bir öğrenci olduğumu da düşünüyorum. Tabii bunlar Abigail Paige için bile katlanması zor bir dört ay demek oluyor.

En yakın arkadaşım Desiree'e her zamanki uzun ses kayıtlarımdan birini başlattım ve bir yandan olan biteni anlatıp bir yandan da hazırlanıp okulun yolunu tuttum. Cavendish kampüsü ile evim arasında metro ile ulaşım sağlıyordum ve acele etmeme gerek olmamasına rağmen inanılmaz hızlı hareket ediyordum. Aceleci yanım heyecanımla birlikte katlanmış beni ışık hızında okula götüren bacaklarım ile büyük bir iş birliği içerisine girmiş gibiydi...

Desiree (10:26)

Abigail sakin ol! Sony Music'te staj yapacak olmana hiç şaşırmadım, apar topar Londra'ya gidiyorum dediğinde de şaşırmamıştım. Müzik sektörü vaziyet alsın!

İki saatlik koşturmanın ardından Cavendish kampüsündeki işlerimi halledip Mikel Coffee'nin yoluna koyuldum. Teslim tarihi yaklaşan ödevlerimle ilgilenmem ve hayatımı sorgulamam gerekiyordu... Sert bir kahveye ihtiyacım vardı yoksa kalbim yerinden her an çıkabilirdi.

Hayat işte, gerçekten de sen planlar yaparken başına gelenlerden ibaret. Güzel bir romanın kapağına bakıyor gibi hissediyorum kendimi, her şey çok güzel olacak ve bunun için çabalamaktan asla vazgeçmeyeceğim. Her notayı takip edeceğim, her enstrumanı deneyeceğim ve bu yolda bana huzur veren kim varsa, ne varsa yanıma katıp o denize açılacağım, o derine dalacağım, o müziği dinleyecek, o sözleri avazım çıktığı kadar bağıra bağıra söyleceğim.. Ben o rüyayı yaşayacak, o hikâyeyi yazacağım...

MANIFEST | Harry StylesTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon