setup I 4

105 19 14
                                    

19 Aralık.

Lucius'u Theo'ya bırakır bırakmaz taksiye atlayarak ofise doğru yola çıktım. Yağmur bastırmış, toprak kokusu tüm şehri esir almıştı. İnsanlara güya huzurlu hissettiriyordu yağmur, ama gelin görün ki ıslanmak istemiyordu hiç kimse... İlk damlası düşer düşmez şemsiyelerine sarılıyor, şikayetlerini ardı arkası kesilmez bir şekilde sıralıyorlar... Benimse hiç şemsiyem olmadı, hiç hava durumuna bakmadım bu şehirde... Kimi zaman bu durum günlerce yataktan kalkamayacak kadar hasta olmama sebep olsa da yağmura aldırış etmiyorum. Yaşadığını hissedemeyecekse insan ne anlamı vardı bu çabanın? Kaçmak mıydı her koşulda olması gereken? Bir damla yağmur mu korkutacaktı bizleri? Hiç sanmıyorum...

Düşüncelerim radyodan gelen ''Adore You'' melodisiyle yarıda kesildi. Şoförden radyonun sesini biraz daha açmasını rica ettim. Yağmur ve Harry'nin sesinin ahenkli dans edişine bıraktım kendimi... Farkında mısınız bilmiyorum ama bu şehre taşındığımdan beri tek düşündüğüm şey huzur... Belki bir melodide belki bir damla yağmurda, hiç olmazsa bir bardak kahve kokusunda karşıma çıkabiliyordu bu his. Böyle anlarda tek yaptığım ise gözlerimi kapatarak ritme ayak uydurmaktı. İster inanın ister inanmayın bu şehrin ritmi müziksiz bile sizi dans ettirebilirdi.

***

Konser alanına vardığımızda sahne kurulumu çoktan başlamış hummalı çalışma devam ediyordu. Kulise yerleştim, yaka kartımı boynuma takıp aynaya bir bakış attım. Eh yakışmıştı da... O sırada Harry'de gelmiş, Venus ile günlerdir bitmeyen ceket kavgalarından birini veriyorlardı. Proje kulisinden çıkarak Harry'nin sesini takip ettim ve iki yan kulisimde bir elinde ceketi diğer elinde gömleği ile Venus'e kafa tutan Harry'i buldum.

Harry: ''Hadi ama Venus, bu ikisinin uyumuna kayıtsız kalamazsın.''

Venus: ''Harry, son dakika plan değiştirip tüm kombinleri birbirlerine karıştırıyorsun.''

Abby: ''Günaydın, yine bıraktığım noktadasınız.''

Harry: ''Abby bir baksana! Sence hangisi?''

Abby: ''Hımm bir bakalım...'' diyerek yanlarına adımladım. Askıya sıralanmış kıyafetlere biraz göz atıp bej ceketine uygun siyah bir kravat, ceketten birkaç ton açık bir gömlek seçtim. Harry'nin üzerine tuttuğumda sevmiş olacak ki Venus'e dönerek dil çıkardı.

Harry: ''Belli ki Abby'de benimle aynı fikirde!''

Venus: ''Ne haliniz varsa görün ben kahvaltı etmeye gidiyorum.''

Venus'ün arkasından koşarak koluna girdim.

Abby: ''Aaa asma ama suratını...''

Venus: ''Siz pek bir iyi anlaşmaya başladınız, Florence ile başımıza iş açmış gibi hissediyorum.''

Abby: ''Kırılmalı mıyım?''

Tepkime karşılık hızlıca kolunu omzuma attı.

Venus: ''Tabii ki hayır! Başımıza iş açmış olmamız demek bu durumdan keyif almıyoruz anlamına gelmiyor akıllım.''

***

Kahvaltının ardından tekrar Harry'i aramaya koyuldum. Soundcheck'i kaçırmak istemiyordum. Hala kuliste oturmuş gömlekleriyle uğraşırken buldum onu. Ceplerinin genişliğini kontrol eder bir havası vardı. Geldiğimi fark etmemişti, kapıda bir süre onu izledikten sonra laf atmadan edemedim.

Abby: ''Ne o Harry, cebinde neler taşıyacaksın sahneye!''

Harry: ''Çok önemli şeyler Abby, yardımcı olmak ister misin?''

Abby: ''Tabii, nasıl?'' diyerek odanın ortasına doğru ilerledim ve ayna karşısında dikilmiş Harry'nin yanına geçtim. Avucunu açtı. İçerisinde üzerindeki deseni oldukça kaybolmuş fakat hala izlerini görebileceğiniz kırmızı bir pena vardı.

MANIFEST | Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin