DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

29 17 1
                                    


Bir kaç hafta uyur gezer gibi geçirdi günlerini. Ailesine herşey yolunda izlenimleri için sesli mesajlar yolluyordu. Son bir kaç haftadır ne yediğinden ne de içtiğinden birşey anlamadan yaşıyordu. Sıradan insanlar için atlatılması çok güç bir durum değildi aslında. Emre için bu durumun bu derece depresif ve melankolik krizlere yol açmasının sebebleri vardı. Herşeyden ònce küçüklükten beri içine kapanık bir o kadarda duygularını yoğun yaşayan, hayatı boyunca dış alemde olan bitenden bihaber, varlık içerisinde yaşamış biriydi Emre. Sanatı her zaman madalyonun ak yüzüyle resmetmişti. Ama artık madalyonun ters yüzü ile yüzleşiyordu.

Sabahları erkenden bir pastaneye gider, işe giden işçileri izler, kahvaltısını yapar öğlene doğru caddelerde ara sokaklarda etrafına bazen bir adres arıyor havası bazende iş arıyor havası katarak geziyordu. Sokaklarda hayatı boyunca görmediği, alışık olmadığı şeyler görüyordu. Dilenen insanlar, yok yere kavga eden insanlar, okullarını ekip sağda solda öpüşen öğrenciler, işe giden insanlar, işten gelen insanlar, içkiciler,dolandırıcılar,...
_ 'Bu çağın yeni felsefi tartışması iyilik ve kötülükten ziyade insan nasıl yaşamalı sorusu olmalıydı. Çünkü alt tabakadaki insanlar sistemin gerektirdiği şartlar altında öylesine ezilmişler ki, bu ezilmenin reaksyonu tüm yaşam ilkelerini yeniden tutarsızca dizayn etmeye yol açmış. Bu dizayn edilen ilkeler çok acımasız ve insanları saldırganlaştıran birbirlerini umursamayan adeta acılarından zevk aldan sadist bir toplum haline getirmiş.'

Bu düşüncelerle yolları, caddeleri, sokakları adımlarken ileride bir park gördü. Yorulduğunu hissetti ve birazda susamıştı. Yoldan geçen bir seyyar satıcıdan bir şişe su alıp parkta bir gölgenin altına oturuverdi. Belki anneleri çocuklarını parka getirirler. Bende onları izlerim düşüncesiyle biraz keyifleniyordu. Emre küçük çocukların oyunlarını izlemekten birhayli keyif alırdı. Çünkü çocukların dünyası hâlâ iyiliğin en saf halindeydi. Saat öğlenden sonra 15.00 ti. havada tatlı bir esinti vardı. Park Emrenin umduğu gibi cıvıl cıvıl çocuk sesiyle şenlenmiyordu. Civardaki ağaçlar boynunu bükmüş, solgun duruyorlardı. Kuşlar terk etmiş gibi görünüyordu parkı. Hiç kuş sesi yoktu. Etraf git gide solgunlaşıyor, tatlı tatlı esen meltem sanki hüzün taşıyordu parka. Parkın girişinde altmışlarında , kısa boylu, şişman, havaş adımlarla bir nine giriyordu. Yavaş adımlarla parkın bir köşesinde boş olan banla oturdu kadıncağız. Ağlıyordu.

_Acaba canı mı yanıyor? Biri parasını mı çaldı? İlacını mı alamadı? Belkide bana öyle geliyor. Bu mesafaden nerden bileceksin aģladığını. Aģlamıyordur belki gülüyordur.

Bir mühdet başka tarafa bakmaya çalıştı Emre. Notlarını inceliyordu.Birden bağrış sesi duydu. Sesler o ninenin olduğu taraftan geliyordu. Genç bir oğlan ninenin karşısına dikilmiş bağırıyordu:
_Nereye sakladın?
_Saklamadım oğlum. Kalmadı hepsini sana verdim.
_Yalan söyleme. Biliyorum var.
_Vallahi billahi yok. Hepsini verdim sana dün.

Kadın yok dedikçe karşısındaki genç deliye dönüyor, daha çok bağırıyordu. Emrenin mi gözleri kararmıştı yoksa park mı bir anda kararmıştı bilinmez. Ağaçlar dallarını utancından yerlere kadar düşürüyor, gökyüzü maviliğinin yerini zifiriliğe bırakıyordu. Genç o yaşlı nineyi yere savurup birkaç tane tekme savurup uzaklaşıp gidiyordu. Emre kalkıp kadının yardımına yetişmeye çalışana kadar genç kaçmıştı.
Kadın yerde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
_ ALLAH IM CANIMI AL KURTULAYIM
Emre:
_ Geçti teyzeciğim. Geçti nolur aģlama bitti.
Teyze:
_Bu günleri göreceğime taş olsaydım
Emre yaşlı nineyi doğrulttu tekrar banka oturtu. Yanındaki suyla elini yüzünü yıkadı. Bir kısmınıda sakinleşsin diye içirdi.
_Bir yerin ağrıyor mu anacım
_Kalbim ağrıyor evladım.Ciğerim yanıyor

Gözleri dolduğunda hiç tutamazdı kendini. Tutmaya kalksa nefesi kesiliyordu. Hem o gözleri yaşlı annenin dizinin dibinde hemde şuan Karanlık odasında hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve gözlerinden yaş, dudaklarından şu sözler dökülüyor.

_ Bir annenin feryadı Allah ın gazabının habercisidir.
İkinci tablom Kurumuş Vicdanlar.

Nineyi sakinleştirdikten sonra şirketinden güvenilir bir arkadaşını çağırdı. Önceki kendi durumunu sonrada Ninenin durumunu uzun uzun anlattı. Çağırdığı arkadaşı şirketin aynı zamanda avukatıydı. Teyze için tüm gerekli şeyleri yapacağını söyledi. Oğlundan uzak tutmak hatta oğlunun uyuşturucu bağımlısı olduğu için böyle saldırgan olduğu için onunda tedavisini sağlayacağının hem Emre ye hemde Nineye sözünü verdi. Nine yine ağlıyordu ama bu sefer mutluluktandı. Emre onlarla güzel bir öğlen yemeği yaptıktan sonra birbaşına yayan bir şekilde uzaklaştı.

Apartının odasına vardığında saat gece yarısı 02.00 yi buluyordu. Tablosunu hafızasına aldığı; gökyüzünün kararmış, ağacların boynunu bükmüş halde, bir parkın ortasında, bankın yanı başında annesini yerde tekmeleyen bir nadan olarak, içli içli ağlayarak, hıçkırarak çiziyordu. Penceresinden ay ışığı sızıyordu. Güneş şu karanlığa tesselli olmak için doğuncaya dek hem ağlıyor hemde resmini çiziyordu. Yüreğine karanlık biraz daha yüklenmişti. Yeni bir tablo için biraz daha vakite ihtiyacı vardı.











You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 12, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KARANLIK ODAWhere stories live. Discover now