-7-

210 24 2
                                    

Onun yaptığı bana bakmak. Tamam ben de ona bakıyorum. Ama aynı mı bakıyoruz?

Perdeleri kapadı.

Ona mesaj atıp sorabilirim. Sorduktan sonra da bir daha onu görmeyebilirim. Uzak yaşıyoruz hem her gün görüşecek değiliz.

İçeri girecekken bitkilerimden birinin ölmeye yaklaştığını farkettim. Onlara çok iyi bakarım oysa.

Susuz da değildi. Güneş altında da unutmadım. Neden acaba?

Kapının önünden dışarı çektim. Eğer bir sorun varsa diğer bitkilere de olsun istemedim. Mecburen ışığı yakmak zorundayım. İçeri girip balkonun ve odanın ışığını açtım. Toprağı inceledim ama bir şey yoktu.

Yapraklarını böcekler mi yedi diye düşündüm ama yapraklarının hiçbirinde iz yoktu.

Sanırım onu sevmeyi unuttum.

Telefonumun bildirim sesini duyduğumda çömeldiğim yere oturdum.

"Jaemin bana mesaj mı atmış?"

Evet bana mesaj atmış.

'Odanın ışıklarını açık görüyorum. Hırsız falan yok değil mi?'

Şaka yapmış. Gülme emojisi mi atayım? Ya engellerse? Random? Ya da görüldü mü atayım?

Bir dakika beni mi izliyor o?

Bir cevap yazmam gerek. Ama ne yazacağım?

'Hırsız olsa bence bir bitki için ışığı açmazdı' yazdım.

Hayır canım bitkim sana sadece bir bitki demek istemedim tabiki. Seni çok seviyorum.

Anında geri dönüş yaptı.

"Bir sorun mu var?  Yazmış. Ne cevap verebilirim?"

'Bitkilerimden biri ölmek üzere. Neden bilmiyorum sanırım onu sevmeyi unuttum.'

Tamam bence açıklayıcı ve çok güzel bir mesaj. Mesajımı görüldüde bırakıp çevrimdışı oldu.

Ya mesaj atan sensin niye görüldü atıyorsun ki? Kırıldım.

Telefonumu kapatıp yanıma koydum. Bitkime biraz sevgi vermem gerek. Bu geceyi onunla geçireceğim. Hayatta kalması gerek.

Bitkiler nasıl sevilir çok iyi bilirim. Onlarda canlı ve nasıl davranırsanız öyle yaşamaya devam ederler. Genelde onlara sık sık sevdiğimi söylerim. Böylece daha güzel çiçek açarlar, yaprakları daha parlak olur.

Ah benim güzel çiçeğim. Hastalığın geçer umarım.

Birkaç dakika sonra Jaemin yeniden Mesaj attı.
Benimle bitki bakımı hakkında uzunca bir makale paylaştı.

'İşine yarar bir şeyler bulabilirsin umarım.'

Bana görüldü atmamış bunu bulmak için gitmiş. Çok ince bir davranış. Yine de beni mi izliyor o? Işığımı açtığımı görmüş olması demek izlediği anlamına gelir.

Teşekkür ettim.

Düşününce bitkilerimin hepsine birer isim verdim. Hatta bu bitkimin bile var. Değiştirmek istiyorum. Saksının üzerindeki etiketi çıkardım.

"Senin ismini Jaemin olarak değiştirebilir miyim? Beğenir misin?"

Sonuçta o kullanacak.

İçeri girip masamın üzerinden yeni bir etiket aldım. Siyah kalemle Jaemin yazıp yapıştırdım.

"Bu ismin sahibi senin iyiliğini düşündüğü için bana 467 sayfalık bir yazı gönderdi. O iyi biri. Yine de ismi değiştirmemi istersen değiştiririm. Biraz düşün."

Toprağı ile oynayıp yerine koydum. Diğerlerinden biraz ayrı kalması gerekti ona yakın durmasınlar diye yer açtım.

Sapık olduğumu düşünmeye başlıyorum. Bitkiye bile adını verdim. Hayır hayır. Değilim tabiki.

Yani Jaemin nerden baksan Kore'deki on kişiden birinin adı. Yanlış anlaşılacak bir durum yok.

Işığı kapattım bugün yeterince açık kaldı. Yatağıma uzandım. Tavana bakıyorum. Tavanımız çok güzel.

Aklıma takıldı. İkimiz de en üst katta yaşıyoruz. Onun binası 25 benim binam 19 katlı. Ama ona baktığımda binasının alçak olduğunu görüyorum.

Galiba o binayı yapan müteahhit gerçekten kör olmuş.

*
Sabah geç kalktım. Yorgundum herhalde o kadar kutuyu taşımak kolay değildi sonuçta.

Anneme soru sorma zamanı. Kahvaltı sofrasını benim için yeniden hazırlıyordu.

"Anne. Şu dilinden düşürmediğin Sujin karşı apartamana taşınan mı?"

Elindeki tepsiyi masaya koyarken yüzünde birden güller açtı.

"Evet. Çok tatlı bir kadın. Ben de onu görmek istiyorum. Umarım bizi ziyarete gelir."

"Daha çok seni ziyaret etsin istiyorsun sanırım. Niye bu kadar çok seviyorsun? Şüphelendim bak." Ağzıma bir üzüm attım. Kahvaltıda annem üzüm yemeyi çok sever.

"Çok derin bir hikaye dinlemek ister misin?" Dedi. Nasıl da heyecanlı.

"O halde otur ben bize çay koyayım sen de anlatmaya başla." Kalkıp birer fincan çay doldurdum. Her şeyi ona yaptırmak olmaz.

"Sujin ile aynı üniversitedeydim. O ve baban çok yakınlardı. Amcanın kuzeninin üvey kardeşi. Gereksiz bir detay neyse ikisinin yakın olmasını kıskanıyordum yine de onu gülerken görmek beni mutlu ediyordu. Uzun siyah saçları vardı. Ben istedim diye boyanmıştı. Saçları aslında kahverengi. Her konuşmamızda saçlarımı okşar bulduğu papatyalardan takardı

"Oh... Saçları hala siyahtı." Aslında tam hatırlamıyorum ama uzun saçları olduğunu varsayıyorum. O topuzu yapmak kolay olmamıştır çünkü.

"Ciddi misin? Hala demek. İçimde çiçekler açtı Jeno. Ona nasıl aşıktım bilemezsin."

"Anne o zaman niye onunla birlikte olmadınız? Şuan yalnız başına olmazdın."

"Beni reddetti."

"Ne? Annemi? yüce Lee Jisu'yu? Aklım almaz."

"Ciddiyim Jeno. Annen reddedildi. Beni kaybetmekten korktuğunu bu yüzden benimle birlikte olamayacağını söyledi."

"Woah." Çayımı hüplettim. Birinin bir başkasını kaybetme korkusuyla yaşaması bana hep garip gelmiştir. Kaybedecek bir şeyim yok çünkü.



Rea's Dia,,NominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin