Sayfa 5

264 9 0
                                    

Bu olayın ardından sabah hava aydınlanana kadar uyuyamadım. Artık doğan güneşin odamı aydınlatmasıyla ufakta olsa bir güven kazandım ve tekrar uykuya daldım. Sabah saat 10 sularında annemin seslenmesiyle uyandım. Sandalyeme atladım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkamaya başladım. Uyku sersemliğimi üzerimden atamamış aynaya boş boş bakıp ayılmaya çalışıyordum. O sırada arkamda uzun boylu, heybetli kapkara bir şeyin dikildiğini farkettim. Kırmızı gözleriyle hemen arkamda korkunç korkunç bana bakıyordu. Korkudan hemen irkildim ve gözlerimi açıp kapattım. Arkamdaki şey bir anda kayboldu. Sanırım uyku sersemiyken oldu diye düşündüm. Hemen yüzümü kuruladım ve kahvaltı için mutfağa gittim. Masa baştan aşağı tabaklarla doluydu. Annem büyük bir mutlulukla kahvaltı hazırlıyordu. Ancak ters giden bir şey vardı. Masada ki hiç bir şey kahvaltıyla alakalı değildi. Pişmiş kuzu kellesi, dana paça, tavuk budu ve hatta tavuk ayakları bile vardı. Yanlış mı gördüm diye dikkatlice baktığım ama doğruydu. Annem tavada bir sürü tavuk ayağı kızartmış ve sofraya koymuştu. Annem beri görünce gülümseyerek "günaydın oğluşum. Bak sabah erkenden kasaba gidip senin için muhteşem şeyler aldım. Bugün seninle güzel bir kahvaltı yapacağız" dedi. Midem ağzıma gelmek üzereydi. Korkudan "bu nasıl kahvaltı" diyemedim.  Annem çayları doldurdu ve yanıma oturdu. "Haydi başla bakalım" dedi. Nereden başlayabilirdim ki? Gözüme en mantıklı gözüken tavuk buduydu. Ses çıkarmadan yemeye başladım. Ancak annem elimden tavuk budunu aldı ve "onla mı başlanır" dedi. Ardından kızarttığı tavuk ayağını alıp ağzıma tuttu. Yemek istemiyordum. Ağzımı açmayıp direnince böğürümde bir batma hissettim. Çok büyük bir acıydı. Annem diğer elinde koca bıçağın ucunu böbreğime dayamış ve hatta çok ufak bir kısmınıda içine geçirmişti. O an hiç ikiletmeden öğüre öğüre tavuk ayaklarını yedim. Ardından üzerimi değiştirip anneme hava alacağımı söyleyerek dışarı çıktım. Bu sırada arkamda telaşlı bakışlarla Çüklü Necmiye'nin beni takip ettiğini gördüm. Hiç ona bulaşmadan yoluma baktım ve bir süre sonra Ersin Bey'in evinin önüne geldim. Zile bastım ve kapıda bekledim. Bir süre sonra Ersin Bey elinde sigarasıyla kapıya çıktı. Beni görünce gülümseyerek "delikanlı hoşgeldin. Annen nerde bakalım" dedi. Kendi kendime "gelen geçen anamı soruyor. Kimse de baban ne yapıyor demiyor" diye söylendim. Ersin Bey'e baktım ve "hele beni bir içeri al" dedim. Ersin Bey içeri buyur etti. Kapı eşiğinde kendisine olanları anlattım ve ardından "biz sahipsiz insanlarız. Ne olur bize yardım edin" dedim.

AFARİD MUSALLATI - Sapkın TuzağıWhere stories live. Discover now