Kayıp Ruh | 1. Bölüm

82 9 5
                                    

Eski bir hikayeye göre insan kendi soyundan ve kendi soyundan gelen insanlardan ne kadar uzaklaşırsa ruhu da o kadar uzak olurdu. Ya da daha yaygın bir deyişle, ruhu kaybolurdu.

Karina'nın ruhu kaybolduğunda yedi yaşındaydı. Öncesine dair olan tüm anıları aklından silinmişti. Bazı silik anlar dışında. Evinin arka bahçesinde tek başına oynadığı zamana dair anılar, akşamları yatağında tek başına yatarken okuduğu çocuk kitapları ve onu Morte'dan Tamsha'ya getiren adama dair birkaç silik görüntü dışındakiler artık yoktu onun hatıralarında.

Tamsha'ya gelmeden önce Tamsha'nın düşmanı, kendisinin de memleketi olan Morte'da yaşamıştı. Daha sonrasında savaştan kaçmak için birisi onu buraya getirmişti. Kim olduğunu bilmiyordu ve daha öncesinde de kim olduğunu sorgulamamıştı. Geçmişini o kadar ardından bırakmak be kendisine yeni bir hayat kurmak istiyordu ki hangi soydan geldiğini bile buradaki insanlardan gizlemişti. Kendisi dışında kimse onun nereden geldiğini ve kim olduğunu bilmiyordu. Onu buraya getiren adam yetimhane kaydını yaparken Karina'nın geldiği yerin bilinmediğini söylemişti. Gerçi bir süre sonra Morte kayıtlarında adına rastlandığında kraliyet arşivine Ölü Soyundan geldiği kaydedilmişti ama yetimhanedeki kayıtlar değişmemişti. O kim olduğu dahi belirsiz bir yetimdi ve kendisi bile kim olduğunu bilemeyecek kadar acizdi.

Karina kapısının çalması ile başını kaldırdı ve içeri giren hemşireye baktı. "Bayan Karina. On beş yaralı asker getirildi. Hepsi de aynı birlikten geldiler. Nereye aktaralım?"

Kapısında beliren hemşireye kısa bir bakış attıktan sonra masasından kalktı ve yanına ilerledi. Elindeki dosyada yaralarının ne kadar kritik olduğunun yazdığı kağıtlara bakarken "Doğu birliğine aktarın." dedi.

Hemşire hızla başını salladı ve Karina'nın odasından çıktı.

Tamsha'nın en üst rütbeli birkaç çalışanından birisi olarak cepheden getirilen yaralı askerlerle ilgileniyordu. Kendini bildi bileli bir başhemşireydi ve görevi yaralı Tamsha askerleri ile ilgilenmekti. İronik bir biçimde Tamsha'da yaşıyordu, bir de üstüne Tamsha için çalışan bir başhemşireydi. Morte'un yaraladığı askerleri iyileştiriyordu.

Kapısı birisi tarafından çalınmadan açıldı ve içeri diğer başhemşirelerden birisi olan Jensen girdi. Elinde tuttuğu dosyayı Karina'ya verirken olanları hızla açıklamaya başlamıştı. "Kuzeydeki birlikten bir komutan, ağır yaralı ve kurşun derine girmiş. Acil müdahale için sen gitmelisin. Biliyorsun diğerleri cephedeler şu an."

Karina'nın en büyük şansı yaşı daha on yedi olduğu için cephede bulunmak zorunda olmamasıydı. Yaşı daha büyük olan başka başhemşireler cephede bulunma görevini kendi aralarında paylaşıyorlardı onun yerine.

Karina hızla ayağa kalkıp, önlüğünü giyerken "Nerede olduğunu söylemiştin?" dedi.

Jensen Karina'ya komutanın götürüldüğü çadırı söyledikten sonra diğerleri ile ilgilenmek için odasında onu yalnız bıraktı. Koridorda yankılanan adım seslerine bakılırsa aşağı inmişti bile.

Karina hızla odasından çıkıp koridora adım attı. Onun odasının olduğu bina Tamsha'nın en köklü belediye binalarından biriydi ancak savaş başladıktan sonra Tamsha kralı bu binayı hemşirelere ve doktorlara tahsis etmişti. Yüksek tavanlı, duvarların dahi mermer kaplandığı ve her yeri para kokan bir yer için çok da uygun olmayan bir işlevi vardı esasında.

Karina doktorların bir üst koridorda koşturmalarını dinlerken bir yandan da hızlı adımlarla merdivenlerden iniyordu. Birbirlerine seslenmelerini, koridorda tekerlekli sedyeleri götürdükleri sırada yaşanan kargaşayı her gün duyuyordu. Alışılmadık şey değildi.

Yaşayan ÖlülerWhere stories live. Discover now