Kayıp Ruh | 11-1. Bölüm

35 3 14
                                    

Karina'nın yaraları iyileşen kadar geçen sürede tek yaptığı şey odasında oturmak, Yoko ile sohbet etmek ve diğerleri ile vakit geçirmekti. Ayağındaki burkulmanın geçmesi ise tahmin ettiğinden uzun sürdüğü için yine tahmin ettiğinden daha uzun süre binaya tıkılıp kalmıştı Karina. Bugün de binada kaldığı günlerin acısını çıkartırcasına Haruto ile beraber dışarı çıkmış, prens ile görüşmek için saraya gidiyorlardı.

Karina binada oturduğu sürede prens Olivier ile tanışmış ve onunla birkaç laf etme fırsatı bulmuştu. Tabii o sırada prens ona bir şey demeyi de ihmal etmemişti. "Seninle görüşmem lazım Karina."

Bugün de saraya gitmelerinin sebebi de tam olarak bunu yapmaktı, prens Olivier ile görüşmek. Karina hayatında ilk defa bir saraya gidiyordu. Heyecanlı olmasına heyecanlıydı ancak prens ile olan tanışıklıklarından dolayı Morte prensi ile tanıştığına şaşıramıyordu. Çünkü çetedeki herkes ona rakrşı biraz... fazla yakınlardı. Karşılarındaki kişi sanki prens değil de arkadaşlarıymış gibi davranıyorlardı.

Karina Haruto'nun sarayın önündeki Ölüler Meydanı'na park ettiği arabadan inerken şaşkınlıkla saraya bakıyordu. Onun namından daha önce haberdar olmuştu ancak yakından daha da güzel görünüyordu.

Upuzun beyaz surların arkasında kalan saray kesinlikle göz kamaştırıcıydı. Duvarları siyah, beyaz ve gri taşlardan örülmüş, sarmaşıklar ise bu upuzun duvarları kaplamıştı. Giriş kapısına giden yine beyaz ve siyah taşlarla döşeli yolun ise kenarlarında Karina'nın ilk defa gördüğü türden çiçekler vardı. Beyaz güller, siyah güller, beyaz zambaklar ve adını bilmediği birkaç çiçek daha. Kalan her taraf ise çimlerle kaplıydı. Tek bir kusur bulmak, kesinlikle imkansızdı.

Sarayın pencereleri ise siyah demir parmaklıklara sahipti. Her bir pencerenin önünde olan parmaklıklar orayı bir hapishane gibi göstermekten ziyade orayı güvenli kılması için yapılmıştı. Sarmaşıklar ise yine parmaklıkların bir kısmına dolanmış, onların görünüşlerine estetik bir hava katmıştı. Sarayın giriş kapısı ise yolun sonunda yer alan merdivenlerin sonundaydı. Dört muhafızın önünde beklediği kapı içerideki bir kol yardımı ile açılıyordu. Kapının üstündeki ince işçilik ürünü olan desenler ise gümüşten, kapının kendisi ise dökme demirdendi. Haruto ve Karina için kapıyı açtıkları sırada Karina büyülenmişçesine etraftan gözlerini alamıyordu.

Sarayın dışındaki sade ama orayı gösterişli gösteren her detay içeride de farksız değildi. Beyaz renkli duvarlar yerdeki siyah renkli mermer ile bir ahenk içindeydi. Duvarlarda yer alan birkaç girinti ise gümüş ile vurgulanmak istercesine süslenmişti. Bir bakanın bir daha bakmak isteyeceği taht odası kapısı haricinde açılan kapılar ise gösterişten uzak, koyu tahtalar ve demir tokmaklara sahipti. Taht odasının kapısı da en az giriş kapısı kadar gösterişliydi. Uzundu, yüksek tavana uzanacak kadar uzundu. Demirdendi ve üzerindeki desenlerin her biri gümüşten yapılmıştı.

Yanlarından geçen birkaç hizmetçi kadın Haruto'ya başları ile selam verince Karina omzuna şakayla karışık ittirdi. "Ne o? Burada baya popülersin anladığım kadarıyla."

Haruto yüzünü buruşturup "Saçmalama." diye homurdandı. "Olivier ile görüşmeye çok geliyorum sadece o kadar."

Karina inanmamış gibi gülerken Haruto bir anda kafasını kolunun arasına sıkıştırdı. Haruto onun canını acıtmasa bile Karina sahte de olsa acıyla inleyince "Sus be kadın!" dedi. "Bana dediklerinin hesabını vereceksin."

Karina daha fazla ciddi kalamayıp kahkaha atmaya başladığında ise Haruto da kendisini tutamayıp güldü. "Ben olmasam bile başkası ödetecek." diye Cedric'in taklidini yaptığında ise Haruto şakayla saçlarını karıştırdı.

Yaşayan ÖlülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin