Küçük Hanım ve Şair~3

110 11 3
                                    

 *

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 
*

İkbal birkaç hafta boyunca adeta bulutların üzerinde pıtı pıtı dolaşmıştı. Başında kavak yelleri esiyordu. Evden tekrar kaçmayı başaramayınca çözümü hayal kurmakta bulmuştu. Kitaplığındaki bütün ucuz aşk romanlarını raflardan indirip satır satır gözden geçirmiş, şiir kitaplarını elinden hiç düşürmemişti. Öylesine abartmıştı ki kafası elma bahçesindeki adamla tıka basa dolu vaziyete gelmişti. Onu düşündükçe romanlarda geçen bol kalpli romantik kesitlere kayıyordu zihni. Her şey bir film kadar güzel değil miydi? Dergi toplantısına gitmek için evden kaçtığında hiç hesapta olmayan biri yoluna çıkmıştı. Sürpriz bir tanışma ve konfetiler! Tamam konfeti kısmını kendisi uydurmuş olabilirdi. Ancak gün batımında, serin havada sessiz ve usulca genç adamla yürümek cidden onu mutlu etmişti. Tatlı anlar hafızasında döndükçe kalbi hızlı hızlı atıyordu. Yaşadığı şey gerçekten basit bir tesadüf müydü? Yoksa daha özel bir anlamı mı vardı? Kim bilir, diye iç çekti. Ayaklarını boşlukta oynatıp salıncakta dalgınca sallandı. Güneş bulutların arkasına çekilmiş, bahçenin üstüne genişçe bir gölge düşmüştü. Mutfağın kapısı aralıktı. İçeriden yeni pişmiş limonlu kek kokusu geliyor, radyoda çalan çok popüler şarkı ise neşesine neşe katıyordu.

Allah da biliyor ya aynı çatı altında hülyalı halini dedesinden saklamak için büyük çaba sarf ediyordu. Bereket versin bahçıvanın karısı ağzını sıkı tutmuştu da kaçışına dair herhangi bir şüphenin uyanmasına müsaade etmemişti.

"Sedef," diye mırıldandı kız mutsuz bir ifadeyle. Ruh hali aniden değişmiş, şimdi de göğsüne karabasanlar oturmuştu. "Sanırım kocaman bir aptala dönüşüyorum. Beni durdurman lazım."

"Neyiniz var küçük hanım? Yoksa iyi hissetmiyor musunuz?" Sedef'in zihni hemen kötü ihtimallerle doldu. Elini kızın alnına koyup ateşini yokladı. Normal olduğunu anladığında rahat bir soluk koyverdi. İkbal'in zayıf bünyesini yakinen bildiğinden yine hastalandığını düşünmüştü.

"Bir insanın muhakeme yeteneğini bu denli terk etmesi çok saçma değil mi? Keşke biraz yağmur yağsa da akıllansam." Yanaklarını şişirerek sesli sesli ofladı. Gökyüzü dileğinin aksine açık ve bulutsuzdu.

"Yağmur mu dediniz? Hem de mayıs ayında?"

"Evet Sedef. Yağmur yağdığında daha iyi düşünüyorum çünkü. Görüyorsun ya bahar ayları aklımı çeliyor."

Bu sıcak havada gökten yağmur namına bir şey yağmayacağına göre İkbal'in akıllanması biraz zordu. Allah yardımcısı olsundu.

Akşam yemeğinde aynı keyifsizliği tamtakır devam etmişti. Ne var ki dedesinden büyük teyzesinin yarın ziyaretine geleceği haberini aldığında gözleri pasparladı. Teyzesinin yine milyon tane heyecanlı hikaye biriktirdiğine emindi. Hem artık şu koca villadaki şaşmaz rutini bozulmalıydı. Zira her gün bir öncekinin tıpatıp aynısı şeklinde geçiyordu. Evlerine dış dünyadan ayak basan tek kişi yaşlı, kel doktoruydu. Kendi sesini duymaya bayılan ve durmaksızın konuşan İsmail Bey kesinlikle çok sıkıcı bir adamdı. Hep de komik olmayan şakalar yapıyordu ve İkbal ihtiyar tabibin şakalarına gülmeye çalışırken hayli zorlanıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gül DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin