Umut İnsanı Yorar

1.3K 196 132
                                    

Henüz 17 yaşında, çevresindekiler tarafından sürekli gülen biri olarak bilinen ne yazık ki kendi içinde defalarca boğulup kurtarılmayı bekleyen biriyim.Mavinin her tonunu severim.Çok kırılgan biri olmak benim seçimim değildi. Öyle bir şansım olsaydı elbette umursamaz hatta ruhsuz biri olmayı tercih ederdim. İnsanlara fazla değer verenlerdenim. Tabi ki de karşılığını alamıyorum saçmalamayın. İğrenç espriler yaparım ve etrafımdakilerin tepkilerini zevkle izlerim. Aralıksız konuşurum ve bundan şikayetçi değilim. Tabi ki çevremdekiler benimle aynı düşüncedeler (!) Hayallerimle yaşarım. Oturup çekirdek çitleyerek yıkılışlarını izlemek hobilerim arasındadır.Evin tek kızı olmak mı oooo alırım bir dal.Uyku dünyam aşırı geniş. Eski şarkıları, masalları ve yağmuru çok severim. Hiç bir zaman çok çalışkan biri olmadım. İlkokul yıllarımda sevilen, başarılı ve çalışkan bir öğrenciydim. Ama hiç saatlerce kitaplarla boğuşmadım. Tembel biri de olmadım. Fazla üşengecim hıhı. Kitap okurken kendimi kaybedenlerdenim. Saçmalamak ve çocuklaşmak en çok bana yakışıyorsunuz.Peki tüm bunları bilmeniz beni tanıdığınız anladığınız anlamına gelir mi? Tabi ki HAYIR. Yıllarca yanı başımızda olan insanları tanıyamazken... Evet konudan konuya atlamak bana ait.

İğrenç bir şekilde çalan alarmım anla artık istenmiyorsun. Tüm bedenim saatin sesine uyum sağlamak için çabalayıp beni kaldırmaya çalışsada gözlerim hala benimle.Bilinçaltıma "Hayır devam et!" sinyalleri veriyor. Tam gözlerim kazandı derken arka fonda annemin sözleri geçiyor.Bir dakika oda ne. Bu mübarek ses?? Tüm dünya benimle karşı karşıya geliyor. Gözlerim yeter bee dicem sırada oda ne? Heyyy yanlışlıkla açıldınız.İstemsizce ilerliyorum. Pazartesi mi ıygg. Oysa ki daha ne rüyalar görecektim ben.Hani okul yolu düz giderdi? Bu yol bildiğin yokuş...
Nihayet gelebildim. Samimiyetsiz insan yığınları nasılda bulmuş birbirini. Gözlerim elbette hala onu arıyor. Üzerinden bu kadar zaman geçmişken saçma değil mi. Farklı yüzler farklı isimler girmişken aramıza ben hala sende takılıp kalmışım. İlk günkü umut hala peşimde iyi ama neden?

Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyordu Elizan.Bahçe ona iyi gelmiyordu. Halbuki geçen yıl o kadar çok çıkardı ki. Şimdi resmen soyutlamıştı kendini. Kantine geçtiğinde arkadaşlarını görmenin verdiği huzurla o güzel gülümsemesini aldı yüzüne ve ilerledi.
-Günaydınnn :)
-"Günaydın can içim" dedi esmer olanı. Ardından diğeri de aynı şekilde
-"Günaydın kardeşim" diyerek gülümsedi.
Esmer olanı ile daha bi iyiydi arası Elizan ın...
Kantin gittikçe kalabalık olmaya devam ederken Duygu nun içeri geçtiğini farketti ve ona doğru ilerlemeye başladı. Duygu onun için farklıydı. Belki de ikisi de benzer şeyleri yaşadığından ya da onun omzunda ağlayabildiği için... Duygu sarışın, renkli gözlü ve gerçekten saf ter temiz bir kızdı. Her ne kadar Elizan ın saçlarını kıskanıp "Kanka inşallah bitlenirsin" ya da " Uzun saçlı kızlar kanser oluyormuş" , " Sana uzun saç yakışmıyor kestir gitsin kardeşim nasıl olsa kökü sende uzar elbet" gibi cümleler kursa da Elizan onun gerçek öz kardeşi gibi seviyordu.Alt tarafı 2 gün görmemişlerdi birbirlerini ama her zaman ki gibi sımsıkı sarıldılar.Bölümleri farklıydı.Elizan sayısal öğrencisi iken Duygu eşit ağırlıktaydı.Geçen yılın başında bu kadar samimi olmuşlardı.Artık aralarındaki bağ dostluğu da aşmıştı ve bu yılın başında Duygu okul değiştirmek zorunda kalmıştı.Gel gör ki aralarındaki o muhteşem bağlar onu orada bırakamamıştı.Tam bir hafta sonra tekrar dönmüştü okuluna.Aslında bu dönüş beraberinde bir takım olayları getirecekti ama kim bilebilirdi ki...Arya, Melek ve Elizan aynı sınıftaydı.Duygu nun da yanlarında olmasını istiyorlardı.Duygu dönünce müdüre birazcık rica ettikten sonra dördü de aynı sınıfta olmayı başarmışlardı.
-Eğleniyoss mu genşler :D
Bu ses bu tını tabi ki de Melek ten başkası olamazdı.
-"İğliniyiss mi ginşlir" diye cevap verdi Elizan.
-"Oğlonoyoss mo gonşlor" diye tekrar etti Duygu.
Ardından hepsinin de yüzünde aynı gülümseme oluştu.Her ne olursa olsun gülebilmeyi başarabiliyorlardı.Elbette etraftakiler bunu kıskanıyordu.

Melek...
Şen şakrak bir o kadar da kırılgan bir yapıya sahipti.Değer verirdi ama sevdiğini söylemekten pek hoşlanmazdı.Oda Elizan gibi iğrenç espriler yapmaktan zevk alırdı. Sadece bakışlarıyla bile anlaşabilen tiplerdendiler. Aynı kişilerden nefret eder aynı şeylere gülerlerdi.Bu yüzden birbirlerinden "ikizim" diye bahsederlerdi.Tabi ki de ruhları ikizdi.Onlar tanışalı 3 yıl olmuştu.İkisi de aynı sınıftaydı her zaman.İkisininde hedefleri ve hayalleri vardı içinde birbirleri olan.

Zilin sesiyle hareketlenen kantin bir anda Zebellah ın sesiyle irkildi.Yine her zaman ki unutkanlığı ve umursamaz tavırları da onunla birlikte gelmişti.Bu yıl yeni gelen bilgisayar öğretmeniyken bir anda müdür yardımcısı oluvermişti.Şöhret basamaklarını birer birer tırmanırken elinde mikrofonu ile cuk diye oturmuştu.Bir anda kendilerini sırada bulan bu üçlü Arya nın hala aralarında olmadığını farkederken de az da olsa telaşlanmışlardı.Her sabah bu sırada bulunmalarını anlam veremeyen Elizan a o iki dakika yarım saat gibi gelmişti. Bahçe ona iyi gelmiyordu."Günaydın! " sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.Yough artık! Amaç bu muydu? Demekten kendini alıkoyamadı. Bi dakika oda ne... Yine mi sesli düşünmüştü.Bi vazgeçemedin şu aptal huyundan diye mırıldanırken sınıfa doğru ilerliyordu.Arya hala ortalıkta gözükmüyordu.

Arya...
Soğuk görünüşünün altında yatan sıcacık gülüşü ve kocaman kalbi vardı.Herkesle samimi olmak ona göre değildi.Belkide gerçek dostlarını ve kardeşlerini bulduğu için başkalarına gerek duymuyordu.İçlerinde en sessiz, sakin ve ağır başlı olanı oydu.Çoğu zaman abla görevi görüyordu.Okula geçen sene gelmişti. O da Duygu gibi eşit ağırlık öğrencisiydi.Bu yıl sınıflarının kalabalık olmasından dolayı Elizan ve Melek in sınıfına geçirilmişti.Kardeşlerinden sonra onun için önemli birşey daha vardı.Satranç... Onun için ayrı bir konuma sahipti.Saatlerce oynardı ve her seferinde daha iyi olmaya çalışırdı.
Peki ama nerde kalmıştı? Üçüde içinden umarım birşey olmamıştır diye geçirirken hocanın içeri girmesi düşüncelerinden kurtulmalarını tetikledi. İlk dersin verdiği rahatlıkla yerlerine oturdular. Senenin başında çok kalabalık olan sınıf git gide azlıyordu ve daha da azalmaya devam edecekti.Elizan ve Duygu nun içlerindeki düşüncelerde gözleri gibi derinlere dalmıştı.Hala ikiside umut ediyorlardı. Her ne kadar saklamaya çalışsalarda yok edemiyorlardı.O küçücük umutlar birleşerek tüm bedenlerini ellerine geçiriyordu.Üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen hala devam ediyordu ve sonunda ne olacağı belli değildi. Peki ama sonu var mıydı? Susuz kaldıklarında su bulabilecek ve yahut tam boğulurken nefes alabilecekler miydi? Umutları onları öldürürken onlar hala kendilerini kandırma derdinde mi olacaklardı... Peki ya izleyiciler? Onlar bu oyuna dahil olabilmeyi başarabilecek mi yoksa oturup izleyecekler mi?

Yarım Kalan YarımsınWhere stories live. Discover now