-20-

684 63 17
                                    

"Thoma.."

Öpücükler arasında nefes almaya çalışırken bir yandan Thoma'nın adını söylüyor, hemen sonrasında bir öncekinden daha da sert bir şekilde dudaklarımı Thoma'nınkilere bastırıyordum.

Kafa dağıtıyorduk, evet evet, sadece kafa dağıtmaya çalışıyorduk. Thoma'yı bilemiyordum fakat kendi açımdan konuşursam o rüyadan sonra bıçakla ellerimi kesmeyi bile kafa dağıtmadan sayabilirdim.

Başımı biraz geriye itip, dudaklarımızı ayırdım ve elimle saçlarını çekiştirdim. Ne istediğimi anlarmışcasına başını vücuduma doğru yaklaştırdı ve öpücükler kondurmaya başladı.

Her ne kadar acele ediyor olsakta benim için zaman oldukça yavaş ilerliyor gibiydi..

***

"Vay vay, Şuna bakın. Koskoca Kamisato klanının lideri Ayato'yu karşımda görmem açıkçası beni oldukça şaşırttı. Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?"

Yae Miko, gözlerini kısmış, dudaklarında sinsi ama bir o kadar da kendinden memnun gülümseyişiyle karşımda bana bakıyordu. Sabah uyanır uyanmaz yaptığım ilk şey üzerimi giyinip klandan çıkmak olmuştu.

"Sormak ve kafa yormak istediğim birkaç soru var."

Oldukça monoton bir ses tonunda konuşurken Yae Miko, gülümsemeyi kesip, bıkkın bir yüz ifadesiyle gözlerini devirdi. Beklediğini karşılayamamışsam bu benim sorunum değildi, sonuçta buraya eğlenmeye hangi deli gelirdi ki? Yae Miko'dan bahsediyoruz! Sizi eğlendirmez, kendini eğlendirir. Alaylarıyla birlikte yanınızda kahkahalar atarak beyninizin içinde bir eko oluşmasını sağlar ve sizi çıldırtır!

"Her zaman süprizlerle dolusun, Kamisato Ayato. Bazen bıktırıyor bazen güldürüyorsun. Söyle, sorun nedir?"

Miko'nun sonunda asıl amacıma gelmesiyle birlikte yüzümde gayet kendinden memnun bir gülümsemeyle lafa daldım. Ben konuşmazsam o konuşmazdı, o konuşmazsa iki salak kuş gibi birbirimize sadece saatlerce bakardık, öyle değil mi?

"Öncelikle ailemi buraya senin gönderip göndermediğini bilmek istiyorum."

Sorduğum soru ile birlikte Yae'nin yüzü de değişti. Şaşırmış, hayır hayır, oldukça kafası karışmış gibi gözüken bir yüz ifadesi vardı, fakat burada bir tilkiden bahsediyoruz, kandırmak için elinden geleni ardına asla koymayan bir tilkiden hem de.

"Ailen? Hadi ama Ayato, boş ve anlamsız sorular için mi geldin buraya? Aileni ne diye buraya çağırırdım ki, seninle daha çok uğraşabilmek varken?"

Olduğum yerde dimdik dururken başımı eğip, gözlerimi kıstım. Tilki olduğu için temkinli olmam gerekiyordu evet, fakat söylediklerinde de oldukça haklıydı. Benimle daha çok dalga geçebilecekken neden ailemi çağırıp davranışlarını kısıtlamak zorunda kalacaktı ki? Böyle bir zahmete girmezdi, bu da dediklerini doğruluyordu. O zaman ailem gerçekten kendi rızasıyla mı gelmişti? Ailem, asla dışarıdaki gezintilerden kolay kolay geri dönmeyen ailem?

Başımı iki yana salladım. Hayır, hayır. Tek bir kişiye soru sorduktan sonra böyle bir karar almamalıydım. Daha Inazuma'da yaşayan binlerce insan, hayvan ve salak bir oni vardı. Ayrıca ailemi birazcık bile tanıyorsam kendileri kolay kolay ziyarete gelmezlerdi, bu da demek oluyordu ki birileri ya da bir şey onları buraya çağırdı,

Ya da,

Getirdi.

Başımı yukarı kaldırıp Yae Miko'nun gözlerine baktım. Sıra diğer sorularımdaydı, ve umumuyorum ki dalga geçmeyecekti.

"Klanı babamın istediği şekilde nasıl geliştirebilirim?"

"Hm?"

"Beni duydun, Miko."

Bu sorum karşısında Yae Miko, olduğu yerden doğrulup, bir kez daha bana gözlerini dikti.

"Beni bugün gerçekten şaşırtıyorsun Ayato."

Bu sözlerinden sonra gözlerini kapatıp bir süre boyunca sessizce, öylece yerinde durdu. Sessizliği sanki zamanı sürekli geriye alıyor gibiydi, her saniye diğerinden daha uzun gibi hissettiriyordu. Hiç bitmeyecek olan bir sonsuz sessizlik gibi..

"Korkarım ki böyle bir şeye cevap veremem."

"Ah?"

Yüzümdeki hayalkırıklılığıyla gözlerini tekrardan açmış olan Yae Miko'ya baktım. Şaka mıydı bu? Neden söylemiyordu? Bilmiyor muyu ya da iyi bir yol düşünemiyor muydu? Hayır, bilmese veya düşünemese bunu söylerdi, fakat söylememişti, başka bir nedeni olmalıydı!

"O küçük aklından neler geçiyor bilmiyorum ama hayır, öyle değil Ayato. Babanın klanı nasıl gelişmiş bir halde görmek istediğini bilemem, ya da klanın nasıl gelişeceğini. Görüyorsun ki ben bir Tilkiyim, Tanrı değil. Tanrılar bile bu konuda pek çok şey yapamazlar şahsen, anlıyorsun değil mi?"

Dedikleri oldukça mantıklıydı, kim böyle bir şeyi tahmin edebilirdi ki? Ve bir klan lideri olarak böyle saçma soruları sormam da ne kadar geriye düştüğümün göstergesiydi, kısacası cevap çok basitti: Çalışacaktım, yorgunluktan bayılana kadar çalışacak, çok daha iyilerini başaracaktım. Bu şekilde hem babamı alt edebilecektim, hem de karısı olan lanet annemi.

Yumruğumu sıktım. Gitmeden önce son bir soru sormak istiyor, fakat emin olamıyordun. Sormalı mıydım? Yoksa bir kelime daha etmeden klana geri mi dönmeliydim? Sonuçta bu soracağım diğer soru ile birlikte Yae Miko her an her davranışı sergileyebilir veya bir laf edebilirdi.

Dişlerimi sıktım, söyleyecektim, kimin umurunda? Bütün Inazuma'ya söylediği taktirde Klan liderinin gizliliğini işgal ettiğinden dolayı tüm Komisyonlar tarafından bir numaralı mahkuma dönüşebilirdi, ve, Yae Miko'dan bahsediyoruz. Her şeyi yapan biri olarak o kadar ileriye gidemezdi.

"Son bir şey daha Sormak istiyorum.."

Yae Miko ciddiyetle olduğu yerde durdu. Lafımın devamını bekliyor gibiydi.

"..İki erkek, yazdığın gibi birbirinden hoşlanabilir mi?"

***

Şehire geri dön dediler, kafa dinlersin kendine gelirsin Moka dediler. Şahsen sabahları öten horozu özledim çünkü komşum şu saatte süpürge çalıştırdı imdat. İlham perileri bile şehire gelmiyor ben niye geldim bilemiyorum artık(● ˃̶͈̀˂̶͈́)⁾⁾.

Boba Tea(Thoma x Ayato)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang