-26-

506 51 35
                                    

"Lordum, iyi misiniz?"

Gecenin karanlığında başarısızlığım üzerine ağlamış, gözlerim şişene kadar da durmamıştım. Büyük birisine göre oldukça çocuksu ve zayıf bir davranış gibi gözüküyordu evet, fakat buna ihtiyacım vardı.

"Gözüme kaçan topraktan olmalı."

İnanmasını umarak basit bir yalan uydurmuş, konuşurken gülümsemiştim. Neşeli bir yüz her şeyin iyi olduğunu gösterir ve her zaman pozitif düşünceler saçardı, bu yüzden Thoma'ya içten bir şekilde sırıtmaya çalışmıştım. İnanmasını umut ederek..

"Bakmamı ister misiniz lordum? Bugün dinlenseniz çok iyi olur. Dün oldukça yoruldunuz ve gözleriniz halen acıyorsa çalışmanız sizin için tehlikeli olur."

Tek bir kelime bile çıkarmadan, başımı onaylarcasına yukarı aşağı salladım. Belki de konuşacak halim yoktu, ya da konuşmak istemiyordum. O başarısızlığın verdiği utanç duygusu başımda ağrı yaparken, bir yandan da vücudumdaki tüm kanı yanaklarıma götürüyordu. Yüzümün sıcaklığını hissettiğimden başımı eğip saçlarımın yüzümü kapatması için içimden yalvardım. Belki de Thoma'nın dediği gibi büyütülmemesi gereken bir şeydi, herkes hata yapardı, ama ben böyle büyümemiştim. Tek bir hata bile ne kadar başarısız olduğumu simgeleyebilirdi, insanların en başındayım ve onlara başarılarımla ilham ve bir idol olmam lazımdı, başarısız bir örnek değil.

Odanın kapısını açıp, kendimi bahçeye attım, biraz havaya ihtiyacım vardı. Ben dışarı çıkarken, arkamdan duyduğum kapı sesi ile Thoma'nın odamdan çıktığını duymuştum. 

Derin bir nefes alıp etrafa baktım, hava halen biraz karanlık sayılırdı, güneş yeni yeni doğuyordu, ancak gökyüzünün karanlığına karışan koyu kızıllıklar sanki akşamın yeni geldiğini haberdar eder gibiydi, farklı bir hava vardı ortamda sanki. Birkaç adım öne ilerleyip, sonrasında durdum. Şimdi ise sanki üstüne boyalar dökülmüş bir heykele benziyordum, bundan oldukça emindim.

Bir elimle saçımı düzeltip, yukarı, gökyüzüne bir kez daha baktım. Birkaç boş hayal kurmak istiyordum, asla gerçekleşmeyecek birkaç aptal hayal. Beni en dipten mutlu edecek, ama insanlara bundan bahsetsem suratıma bakarak kahkaha atacakları birkaç hayal.

Ama kuramıyordum, kafamda çok fazla soru ve neden vardı. Şimdi ne yapacaktım? Ben kim olmak istiyordum? Aileme nasıl güçlü olduğumu kanıtlayabilirdim? Thoma ile aramdaki ilişki gelişebilir miydi? Ayaka ne olacaktı peki? Burayı terk edip kaçsam, uzaklara gitsem, kimselerin tanımadığı bir yerde yeni bir hayata başlasam olmaz mıydı?

Ufak tefek düşüncelerimden duyduğum hafif bir hışırtı ile ayrıldım. O da neydi öyle?

***

"Peki her hangi bir gören, duyana rastladınız mı?"

"Maalesef, askerler hala çevreyi araştırmakta, bir haber bulduğumuz anda size ileteceğim!"

"Teşekkür ederim yardımlarınız için, daha fazla vaktinizi almayayım."

Gerginlikten dolayı olacak ki, sesli bir şekilde nefes verip elimi birkaç saniyeliğine alnımın üzerine götürdüm. Çaresizdim ve bu konuda ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bölgelere yayılan askerler, Gezginin her yere uğraması, sakinlere yapılan soruşturmalar.. Hiçbiri işe yaramıyordu!

Lazeri patileri arasına almaya çalışan bir kedi yavrusu gibiydi durum. Umutlu ama bir o kadar da çaresiz, imkansızı yakalamaya çalışan bir kedi yavrusu. 

Uzaklaşan askerlerin arasından, Bulunduğum yöne doğru gelen Ayaka'yı görünce gözlerimde ufakta olsa bir parıltı belirdi. Belki bir şey, ufak bir şey bulmuştur umuduyla Ayaka'ya doğru ben de adımlarımı attım. 

"Merhabalar Leydim, elinizde bir haber var mı?"

Ayaka'nın gözlerinden yaş akarken başını olumsuz anlamda sağa sola sallamasıyla, gözlerimdeki parıltı da sönmüştü. Ayaka'ya bir adım daha yaklaşıp, yatıştırmak için ona sarıldım. Son zamanlarda oldukça fazla strese maruz kalıyordu ve kaldıramayacak haldeydi, dinlenmesi gerekiyordu.

"İsterseniz içeride biraz uyuyup dinlenin leydim, sonuçta zor bir gündü sizin için."

Ayaka, hala konuşamayacak bir halde başını onaylarcasına sallayıp içeri geçti. Etraf yine bana kalmıştı, bir sağıma, bir soluma, önüme ve arkama sıra sıra baktım. Her yerde çalışan, askerimiz vardı. Bir başka facia olmaması umuduyla herkes tetikte, bir yandan da arayış içerisindeydi.

Kamisato Ayato 9 gündür kayıptı.

O gün kendisini biraz yalnız bırakma amacıyla odadan çıkmıştım, toparlanması ve kendine gelmesi için oldukça önemliydi sonuçta. Fakat geri döndüğümde ne odada birisi vardı, ne de bahçede. Belki yürüyüşe çıkmıştır diye düşünmüştüm, sonuçta kafa dağıtmaya iyi gelir, öyle değil mi? Ama hayır. Akşam da dönmemişti. Belki başarısızlığından utanıp bir günlüğüne uzaklara çalışmaya gitmiştir diye kendimi kandırıp, içimi umutla doldurmuştum.

Ama Hayır.

O asla bu kadar uzun süre uzakta kalmazdı.

Bir yerlerdeydi, aynı zamanda da hiçbir yerdeydi. Onu o gün ne çıkarken birisi görmüş, ne de bahçedeyken görmüşlerdi. Sakinlerle yaptığımız her bir soruşturma da boş cevaplarla doldurulmuştu, tek bir gören yoktu. Bu imkansızdı! bu kapıdan dışarı çıkarken bile birisi her zaman görüyor veya fark ediyordu, Bir anda ortadan puf olmuşta olamazdı!

Kaşlarımı çattım. Başıma ağrılar girmeye başlıyordu, belki de bu olaya ilk başta bu kadar pozitif kaldığım veya olumlu düşündüğüm için bir çeşit ceza çekiyordum şu an.

Ellerimin içine baktım, belki de onu ben tiksindirdim diye düşünmeye başlamıştım artık. Belki de fazla yakın davranıyordum kendisine?

Hayır.

Ayato'nun yakın davranmamdan çekinmediğini, aksine kendisinin de rahat hissettiğini bir şekilde biliyordum. Kendi rızasıyla çekip gitmiş olamazdı. Biri veya bir şey onu almıştı, ama nasıl? Fark etmeden içeri girmesi için askerlerin rutinini uzun bir süre gözlemlemesi gerekiyordu, ya da iç mekan hakkında bilgi sahibi olmalıydı.

Belki de zaten bilgi sahibiydi, olamaz mı?

"Lanet olsun!"

Eğer birisi rutinleri ve iç mekan detaylarını biliyor ise, bu çok büyük bir sorundu. Sıradaki hedef Ayaka ise ve bu bilgiler ellerindeyse klan boş kalana kadar savunmasız kalırdık. Belki de askerlerin rutinlerini değiştirmeliydik, bu şekilde Leydi Ayaka güvende olurdu, ve gönül rahatlığıyla Ayato'yu aramaya devam edebilirdik, kayıp birini ne kadar rahat arayacağımız konusunda ise bir tahminim yoktu.

Ellerime bakmayı kesip, Klanın açık kapısından uzaklara baktım.

Neredesiniz Lordum?

Nerede...

***

LoL oynarken benim bir zamanlar kitap yazdığımı hatırladım. Uzun süre yazmadığımdan hikayenin eski bölümlerini yeni fikirlerimle birleştirmeye çalıştım, Umarım bölümü beğenirsiniz :D <3 

Devamını olabildiğince sık getirmeye çalışacağım.




Boba Tea(Thoma x Ayato)Where stories live. Discover now