Randevu-2-

5.6K 313 147
                                    

Merhaba:) Sendrom dolu günler :) Bakın bir şey söyleyeceğim biraz kıskandırmak gibi olacak. Eğer sizin de benim gibi tatlı okuyucularınız olsaydı asla bir gün için sendrom yaşamazdınız:) Bugün beni şu yıldıza basan herkes çok mutlu etti. Yanlış anlamayın basmayan da mutlu eder ama sevildiğini hissetmeyi geçip görmek gibi bir şey bu🙈 Ne kadar teşekkür etsem az. Laf olsun diye değil destekleyen herkes, başta Çiğdem💙 İyi ki varsınız. Ben yok olmaz dedikçe siz olacak deyip beni utandırdınız ve 100 oldu oy sayısı💕 Düşünebiliyor musunuz minik hikaye büyüdü bir kişi ithaf bile istedi🙈 Bu bölüm @bayanukala_12 ye gidiyor. Canım benim sende hoş geldin Aklımda yerin ayrı olacak. Hepimize iyi okumalar🐘

•••

Kumaşını bildiği halde örtü dikmek istiyor insan bazen, bir şans vermek istiyor. Büyük bir hevesle koyuluyor işe. Yüksük bile kullanmıyor üstelik.

Yedisinde ne ise yetmişinde de o olur derler ya hani. En usta terzi bile olsa beceremiyor, O kumaştan, o örtü çıkmıyor. Daha doğru düzgün durmuyor ki elinde!

Tek bir iğne darbesi vursa kumaşın elinden kayacağını başından beri biliyor terzi. Yinede deniyor çünkü belki demiş. Elleri kanıyor, deniyor; kumaş kendini kapıyor yine deniyor en sonunda baktı, olmuyor tam elinden bırakacağı sırada kaldırıp kendine çeviriyor kumaşı. Sıradan bir örtü istemiyor ki O kumaştan çıkacak bir örtü istiyor. Başka istese pekala dikebilir ama elindeki kumaş zor. En sonunda bırakıyor iğnesini. Örtünmek istiyorsa eğer, elindeki kumaşını değiştirmesine gerek yok. Şimdi de yapabilir bunu. Üzerine sardıkça kumaş da onunla şekilleniyor zaten...

"İstersen oynayalım?"

Kerem ismini sır gibi sakladığı yemeğiyle ilgilenirken, bende dönen taburem sayesinde salonu inceliyorum. Bu ev bana... Gidecek aile büyüğü olmadığı için evde geçirilen bayram sabahı burukluğu yaşatıyor gibi. Bayram ama normal gün.

Kerem'in şuan ki davranışları da bayram ama...

Sandalyemin yanına dikilip omzuyla benim omzuma hafifçe vurarak sorduğu soruya gülümsüyorum. Oynamak istediğimden değil başka şeyler düşünürken gözlerim satrancın üzerinde takılı kalmış. Buna rağmen gerginliğimi atmak için bir şeylerle ilgilenmek, özellikle bu evle ilgili bir şeylerle ilgilenmek fena bir fikir gelmiyor o an.

Yine de çenemle mutfağı işaret edip "Yemeğin bitti mi?" diye soruyorum.

Gülümseyip elimden tutarak yüksek sandalyeden indiriyor beni.

"Seni yenecek kadar vaktim var bence."

Pencere kenarında duran minik satranç masasına ulaştığımızda Kerem benden önce davranıp siyahların tarafına geçiyor. Karşısına geçip koltuğuma yerleşirken onun tarafındaki piyonlardan birini elime alıp inceliyorum.

Aslında taşların hepsi camdan. Sadece siyah olması gereken taraf buzlu cam gibi yapılmış. Yani şu üzerindeki yumuşağımsı tabakayı biraz okşasam altından yine aynı cam çıkacak. Ne garip ironi. Arkasında oturduğu satranç taşlarını bile kendisiyle bağdaştırdığım adama gülümsüyorum. Aldığım piyonu da yerine bıraktığımda bu sefer yüzünü inceliyorum Kerem'in. Mutfakta olduğundan daha rahat duruyor, oynamayı gayet iyi bildiğine eminim ama burası benim de zayıf olmadığın bir alan. Keyiflenerek parmaklarımı esnetirken boş bir çaba olacak olsa da gözünü korkutmak için konuşuyorum.

"İstersen sana bir istisna yapabilirim. Beyazlar başlar ama ben sana öncelik tanıyorum."

Kerem söylediğime kahkahalarla gülerken koltuğunu biraz daha yaklaştırarak çenesiyle tahtayı işaret ediyor. "Lütfen başla, ama sakın çoban matı falan deneyeyim deme güzelim. Bu konuşmaya fazla kolay lokma olursun."

3. Tekil ŞahısWhere stories live. Discover now