Bölüm -1-: Kaza

1.1K 77 80
                                    

...2010...


“Zehra haydi kalk anneciğim.”

Annesinin sesini uyku ile uyanıklık arasında duyan minik kız mırıldanarak arkasını döndü, yanından hiç ayırmadığı beyaz ve yumuşacık olan peluş ayıcığına sımsıkı sarılarak tekrar tam olarak uyanmadığı uykusuna daldı.

Minik kızın bu haline ise annesi gülmeden edemedi. Her sabah aynı şeyi yaşıyorlardı. Bıraksalar minik kız akşama kadar uyuyabilirmiş gibi geliyordu annesine.

“Tatlım, kalkman lazım ama. Sabah oldu.”

“Yine mi kalkmıyor eşek sıpası?”

Kadın, duyduğu ses ile gözlerini kızından ayırarak sesin geldiği yöne baktı. Kocası kollarını göğsünde birleştirmiş, sağ omzunu kapının pervazına yaslamış bir şekilde gülümseyerek onları seyrediyordu.

Kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı kadın. Adam kollarını çözerek ayrıldı kapıdan. Karısının yanına giderek arkasından kadına sarıldı. “Ben biliyorum onu nasıl kaldıracağımı,  bekle sen.” Diyerek karısının saçlarına bir öpücük kondurdu. Ardından yatağa, uykucu kızının yanına oturarak minik kızın ipek gibi saçlarını okşamaya başladı.

“Kızım, kalk artık babacığım hadi. Uğraştırma bizi.”

Minik kız huzursuzca kıpırdandı yerinde. Yüzünü ayıcığının karnına gömerek “Beş dakika daha. Nolur.” Diye mırıldandı. Bunun üzerine babası “Eh tamam, sen uyu o zaman.” Diyerek yataktan kalktı.

“Kızımız denize gitmek istemiyor galiba hayatım. Gel biz çıkalım da o uyumaya devam etsin.”

Minik kız “deniz” kelimesini duyar duymaz anında gözlerini açtı ve anne-babasına çevirdi gözlerini.

“Deniz mi? Denize mi gideceğiz?!”

Minik kızın gözleri parlıyordu adeta. Annesi ve babası kızlarının bu deniz sevgisine gülmeden edemediler.

Uykusundan saatlerce uğraşmalarına rağmen vazgeçmeyen kızları bir tek “Denize gideceğiz.” Dediklerinde hemen kalkıyordu. Küçük Zehra’nın bir deniz sevgisi, bir de komşuları, aynı zamanda da aile dostları olan Yeşim’in oğluna olan sevgisi annesini ve babasını şaşkına çeviriyordu.

Babası gülerek merakla onlara bakan kızının saçlarını karıştırdı.

“Lavaboya gidip elini yüzünü yıka, sonra da aşağıya in. Kahvaltı yapacağız.”

“Ne yani, denize gitmeyecek miyiz? Kandırdınız mı beni?” diye sordu minik kız, büyük bir hayal kırıklığıyla. Tam annesi bir şey söylemek için dudaklarını aralamıştı ki babası “Kandırdık evet.” Diyerek karısına göz kırptı. Annesi ise gülerek başını iki yana salladı onaylamaz gibi.

“Haydi haydi, oyalanma eşek sıpası. Kahvaltımızı edelim bir an önce. Acıktım yahu.”

Adam, karısını da alıp odadan çıkarken minik kız da düşen yüzü ile kalkıp lavaboya gitti. Henüz musluğa yetişemediği için babasının ona aldığı iki basamaklı, kısa merdivene çıkarak musluğu açtı ve ellerini, yüzünü yıkadı. Küçük, ayıcık desenli havlusuna yüzündeki ve ellerindeki fazla nemi aldırarak lavabodan çıktı. Şimdi de üzerini değiştirmesi gerekiyordu. Çünkü annesi yatarken giydiği kıyafetlerle masaya oturmaması konusunda çok hassastı ve oldukça titiz davranıyordu bu konuda.

Geçmişten Gelen GelecekWhere stories live. Discover now