39.BÖLÜM

580 46 18
                                    

Selam.

Winx izlerken yazıyorum, bokta çıkabilir uyarayım.

İyi okumalar ❤️

********************************

"Aldığı kadar un yazıyor burada." deyip tarifi bana gösteren Berata baktım.

"Az az un koyalım, bakalım ne kadar un alıyormuş." dedim.

"Ya b-un-almazsa."

Margarini elimle ezmeyi bırakıp tip tip sevgilime baktım.

O az önce espiri mi yaptı?

Aniden dudağıma koyduğu öpücük ile göz devirdim. "İki saattir margarini eziyorsun, bunaldım valla." deyip elini sırtımda gezdirmeye başlayınca güldüm.

"Kurabiyenin önünde sevişmeyeceğiz herhalde."

"Henüz onlar kurabiye olmadı. Ben bir sorun göremiyorum." deyip aniden dudaklarımdan öptü.

"Uzak dur yoksa seni una bularım!" deyip margarinli parmağımı tehdit edercesine kaldırdım.

Gülüp parmağımı yaladığı an gözlerim kocaman açıldı.

"Iy pislik." deyip arkamı döndüm. "Kurabiyeleri zaten biz yiyeceğiz, bir şey olmaz."

Omuz silkip ona cevap vereceğim sırada kapı alacaklı gibi çalmaya başlayınca kaşlarımı çattım.

"Noluyor lan?" deyip kapıyı açmaya giden sevgilim ile peşinden gittim.

"Efe burada mı? Lütfen burada deyin!"

Nefes nefese kalmış Onur'a baktım.

"Burada değil, noldu?" dedim telaşla.

"Efe yok! Arıyorum telefonu kapalı, evine gittim kimse yok.  Ulaşamıyorum ona. Saatler geçti ama yok!" deyip ağlamaklı gözlerle etrafa baktı.

"İçeri geç, ben şimdi Ege abiyi ararım. Sakin ol." deyip cebimden telefonu çıkardım.

"Boşuna arama, telefonları kapalı. Hiçbirine ulaşılamıyor."

Onu dinlemeyip Ege amcayı aramaya başladım.

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen da-"

"Telefonu kapalı."

"Biliyorum, saatlerdir arıyorum ama telefonları kapalı. Efe beni terk etmiş olamaz değil mi? Beni bırakıp gitmiş olamaz?" deyip hıçkıra hıçkıra ağlayarak yere çöken Onur'un  yanına gittim.

"Efe beni bırakmış olamaz! Efe ya bu, benim sevgilim! Yanımda durup beni iyileştirmek için elinden geleni yapan çocuk! Gitmiş olamaz!"

Kendi kendine konuşmaya başladığında önünde diz çöktüm.

"Şarjı bitmiş olabilir. Kötü düşünme Onur. Efe'nin seni bıraktığı yok. Çıkar birazdan ortaya." dediğimde bana yutkunarak baktı.

"Çok kötüyüm Yusuf, onun gitmiş olma düşüncesi beni ölüme sürüklüyor. Nefes alamıyorum Yusuf, kötü hissediyorum. Kötü hissediyorum."

Yanımda bir beden daha hissettiğimde kafamı sağa çevirdim. Berat yanımıza çöküp Onur'a sarıldı.

"Efe seni bırakmaz. Efe bunu yapacak biri değil. İki saat ulaşamadın diye onun gittiğini düşünme."

"Hem, biraz sonra yine ararız. Bu sefer açacak emin ol."

"Efe beni terk etmedi değil mi? Beni bırakmadı?

"Efe'nin seni ne kadar çok sevdiğini herkes biliyor.  Öyle değil mi?"

"Hadi kalk, Efe gelene kadar kurabiyelerde bize yardım et. Boş boş ağlama." 

Berat'ın gülmeye çalışarak söylediği şey ile Onur kafa sallayıp ayağa kalktı.

"Efe çok sever kurabiyeleri, onun için isimlerimizi yazacağım." deyip göz yaşlarını sildi ve mutfağa geçti.

Biz de peşinden gidip hazırladığım hamura baktım.

"Kurabiyelere biraz renk katıp gökkuşağı yapalım mı?" dedim sevgilime bakarken.

"Hayır, gıda boyasının ne kadar zararlı olduğunu biliyor musun sen?"

"Yemeyiz ki, illa yememiz mi gerekir?" dedim omuz silkerken.

"Peki ne yapacağız?" dedi gülümserken.

"Bakar bakar kendimizi görürüz."

Yanıma gelip gözlerimin içine baktı. "Eğer kendini görmek istiyorsan, gözlerimin içine bak. En güzel şekilde orada duruyorsun."

Yutkunup gülümsedim.

"Romantikliğinize bir son verip kurabiyelere şekil verir misiniz? Efe geldiğinde hazır olmasını istiyorum."

Onur'a  kafa sallayıp ellerimi yıkadım ve kurabiyelere şekil vermeye başladım.

Sonunda kurabiyeler bitince fırına atıp içeri geçtik.

Efeden hâlâ haber yoktu. Ve telefonları hâlâ kapalıydı.

Nerdesin Efe, nerdesin?

Derin bir nefes alıp yutkundum. 

Kötü düşünme.

Kötü düşünme.

Kötü düşün-

Çalan telefonumla düşüncelerimden sıyrılıp kimin aradığına baktım.

Ege amca arıyor...

Telefonu hızla açıp kulağıma götürdüm.

"Alo, Ege amca."

Konuşmamla Onur aniden yerinden kalkıp yanıma geldi.

"Yusuf, sana bir şey diyeceğim."

Dediği şeyle endişelenmeye başladım. "Ne oldu amca? Efeye mi bir şey oldu? Korkutma bizi!"

"Evet konu Efe."

Duraksadı.

"Ne oldu Efe'ye?" dedim hoparlöre alırken.

"Efe'nin gitmesi gerekiyordu. Ve ben de gerekeni yaptım."

Yanımda titreyen bir beden hissedince kafamı kaldırdım. Onur gözlerini hiç ayırmadan telefona bakıyordu.

"Ne demek gitmesi gerekiyordu? Efe nereye gitti?"  dedim yutkunmaya çalışırken.

"Efe çok yorulmuştu Yusuf, oğlum sevgilisini iyi edeceğini söyleye söyleye kendini öldürmek üzereydi. Hiçbiriniz farkında değildiniz. Bu yüzden onu sizden uzaklaştırdım. Bir süre uzak kalacak."

Dediği şeyler beynimin icinde yankılanmaya başladı.

Hiçbiriniz farkında değildi.

Telefon kapanınca kafamı Onur'a çevirdim. Tepkisiz bir şekilde telefona bakıyordu.

"Kendini öldürmek üzereydi."

Ağzından dökülen kelimeler ile gözlerimi kapattım.

Bu, bu çok ağır.

Yavaş ve titreye titreye kalkan Onur'a baktım.

Onu durduramadım. Ufak ufak adımlarla kapıya doğru gidişini ve çıkışını izledim.

Ne hissettiğini tahmin bile edemezken Berat'a baktım.

Kafamı göğsüne yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

************************************

Ne oluyor anlamadım. Siz anladiniz mi?

Bu arada ben Afyon'a gidiyorum, okumaya. Orada yaşayan varsa yazabilir aşklarım 😌

Neyse iyi geceler bzksoshdhxhx

sizleri seviyorum ❤️

Sema.

Miyav *Texting* (BxB)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt