Kore'nin en ünlü özel liselerinden olan Gwangju kolejinde birbirinin hayatlarına girmeleri imkansız görünen on sekiz yaşında bir kağıt; bir de makas var ve birisi diğerinin pürüzsüz hayatına ufak kesikler atmak istiyor.
texting-prose
110222, asheswan
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
sufjan stevens, mystery of love
okurken yorum yapmayı unutmayın diye büyü
(∩｀-´)⊃━━☆ﾟ.*･｡ﾟ
Hayatın ilk adımlarını kararsızlıklar, güvensizlikler, yarı yolda bırakılmışlıklar içinde attığınızda sonraki adımlar için umudunuzun tükendiğini görürsünüz. Bir adım daha atmak bir hayal kırıklığı daha getirir, öyleyse dur durduğun yerde atışların kalbinde, nefesin ciğerlerinde kalsın ve kimsenin yolunda harcanmasınlar. Bir yolu tek yürüyebiliyor olmanın gücü, sadece müziklere sığınarak kimsenin sesini ilahin bellemeyerek büyüyor olmanın büyüsü çok büyük gelir on sekiz yaşındaki birinin zihnine.
Oysa Taehyung için bu durum tam aksiydi. Jeongguk'un yolunda ağır adımlarla onunla yürümek kalbini tekletiyordu her defasında. Üzülmekten korkuyordu, düşüp yaralanmaktan da ama daha çok korktuğu bir şey varsa o da siyah atlı prensi olmadan yürüyeceği bir yoldu.
Şimdi elindeki siyah poşeti sallayarak daha önce kalbinde büyük bir ağırlıkla çıktığı merdivenleri bedeninde hafifliklerle çıkıyordu. İçinde olduğu bina hâlâ ilk geldiğindeki kadar rutubetli, eski, kırık ve döküktü. Ahşap merdivenler hâlâ gıcırdıyor, köşelere atılmış bira şişeleri ayağının altında ezilip akşamın dokuzunda tüm binayı inletiyordu. Ama Taehyung'un parlak siyah saçları, üzerine giyindiği kısa kollu parlak kumaşlı gömleği, açık bıraktığı birkaç düğmeden enfes görünen esmer teni tüm bu pisliğe yine karşı koyuyordu. Beyaz converselerini de giyinmişti üstelik. Kirlenmekten korkmadan.
O odanın kapısının önüne geldiğinde, büyük bir sessizlikle yine aralık olan kapıyı ittirdi, kendini parmak ucu adımlarıyla içeri atarken arkasından kapıyı kapattı. Odanın ortasındaki yatağın üzerinde oturan sevgilisine baktı, gözleri birbirlerini buldu. Jeongguk'un darmadağın saçlarına, soluk ama tatlı tenine bakarken dudaklarını birbirine bastırdı. Dağınıklık en çok ona yakışıyordu. Büyük adımlarla yatağa doğru ilerleyip elindeki siyah poşeti yatağın ortasına doğru bıraktı önce, ardından bedenini Jungkook'unkinin yanına bıraktı. Uzanıp yanağına ufak bir öpücük bırakıp geri çekildi sakince.
