2

357 41 79
                                    


Saat gece üçe yaklaşırken kapı açılma sesini duyup mutfaktaki masadan kalktım ve kapı girişine doğru adımladım. Parfüm kokusu sarmıştı beni, derinden yaralayan bir parfüm kokusu. Bu senin kokun değildi Hyunjin. Sen tatlı kokmazdın.

"Oh.. Uyandırdım mı bebeğim?"

Burun direklerim sızlarken derince nefes almaya çalıştım. Kabullenemiyordum, belki de yanılıyordum.

"Hayır, uyuyamadım"

Yalan söylememiştim. Ağrılarımdan uyuyamamıştım. Bir de senin hakkında düşünmekten.

"Gel bakalım güzelim"

Beni kendine çekip sarıldığında daha çok almıştım o tatlı parfüm kokusunu. Burun deliklerim sızladı. Oracıkta sana vurmak istedim. Bağırıp çağırmak isteyip seni bırakıp çekip gitmek istedim. Yapamadım, yapamazdım da. Şirket evliliğiydi ilişkimiz başlarda, keşke öyle de kalsaydı diye düşünüyordum. Seni yavaşça ittirdim ve dolu gözlerimi saklamaya çalıştım.

"Ben yatmaya gidiyorum, bugün misafir odasında yatacağım. Sana da iyi geceler"

Merdivene doğru ilerlemeye çalıştım ama sen beni kolumdan tutup durdurmuştun.

"Yemeğe gelmediğim için böyle yapıyorsun değil mi?! Söyle.. nerede o yemekler söyle?! Hepsini yiyeceğim, yemin ederim!"

Önce kolumdaki eline daha sonra ise sana baktım.

"Hah.. Yemekler çöpte Hyunjin. Sadece halsiz ve yorgunum"

"Hastaneye gidelim mi? Kalk Felix gidiyoru-"

Kolumu salladım ve tutuşundan kurtuldum.

"İyiyim Hyunjin"

Tekrar kolumu tuttun ve beni salona doğru sürüklemeye başladın. Tekli koltuğuna oturduğunda kucağına da beni oturtmuştun. Bir yandan da kalçamı okşuyordun.

"Biraz eğlenelim o halde güzelim?"

Haftalardır sana olan arzumdan bir şey demeden dudaklarına yapışmıştım. Ellerim ceketini çıkartmak için ceketini tutmuş ve çekiştirmiştim. Çıkartıp koyacağım sırada ise bir şeye takılmış ve yırtılmıştı. Kucağından kalkıp bakmaya başladım cekete. Cebi yırtılmıştı büyük ihtimalle diye düşünüp elimi ceket cebine attım. O sırada parkeye çarpan yüzük ve kolye sesi benim nefesimi kesmeye yetmişti.

"Bebeği-"

Çoktan eğilip alıp bakmıştım. Biri bizim yüzüğümüzdü diğeri ise kolyeydi. Kolyeyi incelemeye başladığımda yonca şeklinde bir kolyeydi. Bir yaprağı düşmüştü. Zincirlerinin arasında ise mavi bir saç teli vardı. Derince yutkunup sana dönmüştüm. Bir bana bir de elimdeki kolyeye bakıp konuşmaya başlamıştın.

"Bak bebeğim açıklayabilirim. Sana aldığım kolye o sa-"

Kolyeyi ve yüzüğü üzerine doğru fırlatıp konuşmaya başlamıştım.

"Pas geçsene, kimin umrunda"

Parmağımda duran yüzüğü de çıkarıp fırlattım. Yüzük yere çarptığında duyulan ses daha çok parçaladı beni.

"Birtanem ne demek bu?"

Koşar adımlar ile misafir odasına gittim ve kapıyı kilitleyip odadaki banyoya doğru ilerledim. Suyu sonuna kadar açıp ağlamaya başladım. Göğüs bölgem sıkışıyordu. Nefesimi kesilmesine sebep oluyordu. Gerçeklerden kurtulmak istercesine ağlıyordum. Kabullenmemek ister gibi ağlıyordum. Öyleydi de çünkü, kabullenmek istemiyordum. Birbirimizi bu kadar severken bu duruma gelmemizi kabul edemiyordum.

Adım Adım Sensizlik.  (HyunLix)Where stories live. Discover now