4

333 39 117
                                    


'Bak, cidden zayıflamışsın!'

Jisung'un zorla benim kilomu tarttığı günlerden biriydi. Tartının üzerinde bir dakika bile beklememiştim. Buna rağmen bacaklarım feci bir şekilde ağrıyordu.

"Jisung cidden önemli bir şey değil. Düzgünce beslenemiyorum sadece"

"Ne bu gürültü?"

İçeriye sen ve Minho girmişti. Minho hızlıca Jisung'un yanında yerini alırken sen tereddüt etmiştin. Gelip gelmemek arasında tereddüt etmiştin Hyunjin. Konuşmasan da gözlerin söylerdi bana olan biteni. Ben senin dört yıllık eşindim.

'Felix kırk üç kilo olmuş! Düzgünce bakamıyor musun şu adama Hwang Hyunjin?!'

Jisung'un sesini severdim. E hala da seviyorum ama yükses ses başıma sancı girmesine sebep oluyordu.

"Ben.. elimden geleni yapacağım Hwang Felix"

Gözlerindeki parıldama ile belime kollarını sarmıştın. Gözlerime baktın bir müddet, bir işaret bekledin. Üzgünüm Hwang Hyunjin, istediğini sana veremeyecek kadar parçalanmıştım.

"Öyle mi? Teşekkür ederim"

Kollarının arasından sıyrılıp mutfağa doğru ilerleyip bir şeyler hazırlamaya çalışmıştım. Çalışmıştım diyorum çünkü bu gün içinde kırdığım üçüncü tabaktı. Derince nefes almaya çalıştığımda beynime saplanan bir hançeri hissediyordum sanki. Gözlerim kararmış ve bulanık görmeye başlamıştı.

'Lix iyi misin?'

Arkamı döndüğümde görebildiğim kadarı ile hepiniz mutfaktaydınız. Endişen sesinde kendini belli etmişti.

"İyiyim iyiyim. Elimden kaydı sadece"

'Siz oturun ben hallederim'

Jisung bizi masaya yolladığında anında yanımda bitmiştin Hyunjin. Burnuma kokun doldu, hoş bir nane kokusu. Demiştim ya Hyunjin, sen tatlı kokmazdın.

"İyi olduğundan emin misin bebeğim? Hastaneye gidelim istersen, hm?"

Saçlarıma koyduğun parmaklarınla sormuştun. Yüzüğünün soğukluğu içimi titretmişti.

"İyiyim dedim ya, sadece baş ağrısı"

'Lix sen neden yüzüğünü takmıyorsun?'

Minho'nun yönelttiği soru ile saçlarımdan yavaş bir şekilde ayrılmıştı ellerin. Söylemeli miydim Hyunjin? Eminim sana kızıp bağıracaklardı. Ben senin için yine sessiz kalmıştım.

"Çatlamıştı, Hyunjin'e yaptırması için vermiştim. Değil mi sevgilim?"

'Sevgilim' yaklaşık bir aydır sana hiç bu kelimeyi bahşetmemiştim. Aradığını bulmuş gibi parlamıştı gözlerin. Hızla kafanı salladın. Bana sarılmak için daha da yakınlaşmıştın. Telefonunun melodisi evin duvarlarında yankılandığı zaman durdun ve elini cebine atıp telefonunu çıkardın. Gözlerini kapatıp yutkunduğunu görmüştüm. Arayan kimdi Hyunjin? Beni evde tek başıma bıraktığında, beraber olduğun kişi miydi?

"Üzgünüm, şirketten arıyorlar. Hemen cevap verip geleceğim"

Sadece kafa sallamakla yetindim. Sen merdivende gözden kaybolana kadar seni izledim.

'Lixie~ bana bir atlet getirir misin? Bu battı da..'

Beyaz atleti salça ile bulayan Jisung kıkırdamama sebep olurken başıma sancı gire gire kalktım ve odamıza doğru ilerlemiştim. O sırada kapı arasından sesini duydum Hyunjin.

"Birtanem daha dün beraberdik. Bu kadar çok mu özledin beni?"

Yine ve yine lanet ettim. Sana, bu evliliğe ama en çok kendime lanet ettim. Seni böylesine seven bana lanet ettim.

"Geleceğim güzelim. Emin ol ki geleceğim, ben de özledim dudaklarını. Şimdi kapatmam gerekiyor"

Dudak? Ona dokunan dudakların bana da dokunduğunun şokunu yaşadım birkaç saniye. Olamazdın Hyunjin. Bu sen olamazdın. Benim aşık olduğum adamdan tamamen farklıydın.

"Ben de seni seviyorum bebeğim. Görüşürüz "

Hızlı bir şekilde odaya girdim ve dolaba yöneldim. Beyaz bir atlet alıp gitmeye yeltendim.

"Ne zaman geldin?"

Yavaş yavaş konuşmuştun. Kelimelerini seçerek.

"Şimdi geldim. Ne oldu ki?"

Gözlerinde tekrar o parıltı belirdi.

"Hiç, hiçbir şey bebeğim. Hadi gidelim"

Kafamı salladım ve elimdeki atleti sana uzattım.

"Bunu Jisung'a verebilir misin? Ben duş alıp geleceğim"

Elimden atleti almıştın ve dudaklarıma küçük bir öpücük bırakmıştın.

"Tamam birtanem"

Birtanen değildim Hyunjin. Bunu sen ve ben gayet iyi biliyorduk.

Adım Adım Sensizlik.  (HyunLix)Where stories live. Discover now