32.BÖLÜM: "PİŞMANLIK"

3.7K 299 521
                                    



"İşte olman gerekmiyor muydu?" Geniş omuzlarına tam oturan kısa kollu siyah bir şef önlüğü içinde Fred, sabahın erken saatlerinde burada ne yaptığını sorgulayan gözlerle bütün bedenini incelerken bar tezgahına bir önlük bıraktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İşte olman gerekmiyor muydu?" Geniş omuzlarına tam oturan kısa kollu siyah bir şef önlüğü içinde Fred, sabahın erken saatlerinde burada ne yaptığını sorgulayan gözlerle bütün bedenini incelerken bar tezgahına bir önlük bıraktı. "Dürüst olmak gerekirse, beni bu kadar özlediğini ben bile tahmin edemezdim," derken alay dolu bir gülümsemeyle, mükemmel derecede düzgün beyaz dişlerini gösterdi. Fakat Ross'un değişmeyen yüz ifadesi dudaklarındaki gülümsemenin saniyeler içinde kaybolmasına neden oldu. "Sen iyi misin?" diye sordu, bu sefer kaşlarını çatıyordu.

"Dün gece uyuyamadım," diye cevap verdi renksiz bir ses tonuyla ve sarı sıvının bardağın içinde dolaşmasını sağlayıp, sonra da bardağı dudaklarına dayayarak likörden bir yudum aldı.

Fred yandaki boş tabureyi kendine doğru çekti. Bar taburesine oturduğunda başını yana doğru çevirerek neler olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bir ifadeyle Ross'a baktı. "Kâbus mu?"

"İşte olmalıyım ama dikkatimi verebileceğimden emin değilim." Sıkıca kavradığı bardağı tezgâha bıraktı, ellerini terden sırılsıklam olmuş saçlarının arasından geçirdi. Gördüğü kabustan sonra bütün gece yatağında dönüp durmuş ve sabahın ilk ışıklarında yağmurlu havaya rağmen zihnini boşaltmak için koşuya çıkmıştı. Berbat bir halde olduğunun farkındaydı, üstelik yağmurun altında koştuğundan ıslaktı ve teninden yayılan ter kokusunu hiçbir çaba harcamasına gerek kalmadan kolaylıkla alabiliyordu. "Polly yanımda olsaydı bu kadar berbat ve acınası durumda olmayacağımı biliyorum. Beni bir şekilde kendime getirirdi. Onsuzluk beni her anlamda mahvediyor."

"Bunun nasıl düzeleceğini çok iyi biliyorsun dostum."

Biliyordu. Sadakat sözü verip diğerleri gibi onunla normal bir ilişki yaşamayı neden kabul etmediğini, neden böyle olmak zorunda olduğunu, neden istediği her şeye sahip olmasına rağmen onu tüm kalbiyle sevemeyeceğini, neden ona seks ve acıdan başka hiçbir şey veremeyeceğini, geceleri rüya gördükten sonra neden savunmasız ve utanç verici bir halde uyandığını ona anlatmak. Bütün bunlar en savunmasız haliyle, çırılçıplak bir şekilde onun karşısına çıkmaktan farksızdı.

Ross alnına düşen ıslak saç tellerini uzaklaştırırken başını olumsuz anlamda sağa sola salladı. "Söylediğin kadar kolay değil," dedi bakışlarını bardağın üzerinde tutarak ve likörden bir yudum daha aldı. "Ona geçmişimi anlatmanın benim için kolay olduğunu mu sanıyorsun?" diye sormadan birkaç saniye önce grimsi yeşil gözlerini gözlerine dikti. "Geçmişimdeki tüm pislikleri açığa çıkarıp tüm çıplaklığımla onun karşısına geçmemin benim için kolay olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Kolay olduğunu hiçbir zaman söylemedim. Ona hiçbir şey anlatmamaya devam edersen onu kaybedeceğini söyledim," diye açıkladı, "Kolay olsaydı, ruhunun derinliklerinde neler olup bittiğini ona çoktan anlatmıştın ve biz de şu an bu konu hakkında konuşmaya devam etmiyor olurduk."

Eşsiz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin