10

101 14 0
                                    

üstümdeki sıfır kollu tişörtü çekiştirip yataktan attım kendimi yere. duştan sonra hareket edecek halim bile kalmamıştı ve feci bir sıcak vardı. sıcak hava bir anda bastırmış yazı getirmişti. altımdaki kilimi kenara çekiştirip
soğuk betonda bedenimi soğutmaya çalıştım. annemler henüz klimayı açmama izin vermiyordu. hasta olurmuşum. ama ev dışarıdan daha serindi. lanet olsun kıpırdatıp dışarı çıkacak gücüm yok.

aslında bugün dersim yoktu piknikte de beni yoracak şeyler yaşamamıştım. ama o şerefsiz yok mu. hem beni kuyruk bahanesiyle kandırdı hem de bütün kaslarımın ağrımasına neden oldu. bu halimin bütün suçlusu oydu.

göle ilk girerken pek yüzme bilmediğimi
bildiğinden gel kuyruğumu göstericem diye beni kandırıp kıyıdan uzaklaştırarak derinlere sürükledi. yalan olduğunu anladığımda gerisin geri kıyıya yüzdüm zorla. sonra tutup beni bebekmişim gibi geri götürdü derinlere. ben ondan kurtulup kıyıya yaklaşıyor o da ,puşt hızlı yüzüyor tabi , bir çırpıda yakalayıp geri istediği yere bırakıyordu. birkaç kere küfürlerim ve mahallenin halime kahkaları eşliğinde tekrarladık bunu.

yüzmek anamı ağlatmıştı kısaca. pardon jungkook serserisi. yorucu hiçbir faaliyeti sevmiyorum. sonunda yorulacağımı bildiğim işlere de kalkışmam. bu huyumu iyi biliyor ve sinirime dokunmaktan asla çekinmiyordu. öğlen piknikte yediklerimle duruyorum ve karnım guruldasa da kalkıp bir şeyler yemiyorum. çünkü siktiğimin ayakları cidden beni taşıyamıyordu artık.

sokaktan gittikçe yaklaşan bir kalabalık ve gürültülerini duydum gözlerim kapanmak üzereyken. hepsi aynı anda konuşuyor boş ses kalabalığı yapıyorlardı. umursamadım geldikleri hızla geçip gidecekler zaten. ama aralarından birilerinin bahsettiği konu sanki bir yerden tanıdık geliyordu. o gürültünün içinden bir şeyler çalındı kulağıma. ' kuyruğu vardı ' diyordu. köpek kovalıyorlar diye geçti aklımdan saniyelik. başka biri 'evet evet bende geçen gece gördüm gölde. büyük bir şeydi ' göle yine koltuk atmışlar. ' kafası var gibiydi. göl canavarı olmasın'

gözlerim sonuna kadar açıldı. birkaç saniyelik olay ve az önce aklımdan geçen kişiyle eksik parçalar yerleşti yerine. jungkookdan bahsediyorlar. kuyruk , büyük bir beden , göl hepsi aklımda tek kişiyi çağrıştıyordu. şuan göldeydi ve o haliyle insanlara yakalanacak. hemen kalktım ayağa. az önce yatağıma rastgele bıraktığım telefonu alıp odadan çıktım.

rehberden adını bulup aradım ama yüzüyor olmalı ki duymuyordu. salonda oturan annemelere kısaca bir şeyler geveleyip evden attım kendimi. koşar adım az önceki gürültülü mahallemin insanlarına yetişmeye çalıştım. ama büyük bir olay düşüncesiyle hızlı hızlı gidiyorlardı. mahallede fazla olay olamazdı ve olması pek tabi heyecanlandırıyordu milleti. ama insanların onun üstünden eğlenmesini istemiyorum. gerçi onu o kuyrukla -ki çok güzel bir şey - görecek olmaları istediklerinin çok üstünde bir olay. muhtemelen içine şeytan girdi diyip taş atacaklardır.

adımlarımı hızlandırıp göle yaklaşıp kalabalığı görene kadar koştum. kalabalığa sessizce yaklaşıp göle baktım. beklediğim bir manzara yoktu. hatta hiçbir şey yoktu. kalabalıktan muhtar ' e gördük işte hiçbir şey yok. hadi evlere dağılalım artık saat de geç oldu ' kalabalık hayal kırıklığıyla yeni gördüğüm kazma küreklerini de alıp geri döndüler.

belki de çoktan evine gitmişti. içimin onu görmeden hiçbir şekilde rahatlamayacağını bildiğimden aynı şekilde evinin sokağına koştum. evinin ışıkları yanmıyordu. uyumuş muydu ki. arasam açar mı. nefes nefese telefonumu çıkardım cebimden. o sırada benim gibi nefes nefese koşan biri girdi mahalleye. sese döndüm.

jungkook üstü çıplak altında öğlen ki deniz şortu elinde ayakkabı ve kıyafetleriyle koşuyordu. beni görünce yavaşlayıp arkasını kontrol etti. ellerini dizlerine koyup soluklandı. ikimizde nefes nefese bir süre dinlendik. ' gölden mi ' başını salladı.

' jungkook, yemin ederim ben ispiyonlamadım seni. bende yeni öğrendim. seni görmüşler gölde. '

ellerini kaldırıp yaklaştı.' biliyorum taehyung '
' biliyor musun '
' evet. ben yüzerken biri gördü beni. hemen saklandım ama görmüştü zaten. mahalleden birkaç kişiyle döneceğini bildiğimden hemen çıktım sudan. kimse görmesin diye de ara sokaklardan geldim' rahat bir nefes aldım.

yakalanması bir yana ; benim yüzümden yakalandığını düşünecek olması rahatsız etmişti beni. kendini bile isteye göstermemişti bana. ben de aynı şekilde gece o yüzerken görmüştüm kuyruğunu. yani kendi elinde olmadan görmüş olmam birilerine ispiyonladığımı düşündürsün istemedim.

' ben yapmadım demek için mi geldin '

' bana güvenmiyorsun zaten. bir de benim yüzümden yakalandığını sanma diye geldim '

' seni yememden bu kadar mı korkuyorsun' kaldırıma oturup yanını patpatladı oturmam için. istediğini yaptım. zaten ayakta duracak halim yoktu.

' ben senin beni yiyemeyeceğin kadar büyüğüm'

' seni tek parça halinde yemeyeceğim herhalde taehyung ' inanamazmış gibi sesini yükseltti. güldüm. eğilip omzumu ısırdı küçücük.

' böyle parça parça yiyeceğim seni'

' iyi , sen burada beni nasıl yiyeceğini düşün ben eve gidiyorum ' koluna asılıp ayağa kalktım.

' nereye gidiyorsun kalsaydın '

' yeterince jungkooka maruz kaldım bugün ' kahkahası yankılandı sokakta.

' taehyung ' arkamı dönmeye tenezzül bile etmedim. ' ne var '

' bir baksana ulan ' küfür ederek döndüm yüzümü. ' ne var hızlı söyle '

' teşekkür ederim. beni kurtarmak için geldiğini gördüm o kalabalıkta.'

' başıma kalma diye yaptım '

' her neyse oğlum teşekkür ettik işte.'
arkamı dönüp elimi önemi yok dercesine salladım.

yakalanmamana sevindim kuyruklu serseri.

deniz adamı 🧜‍♂️/ TAEKOOK✔️Where stories live. Discover now