15

91 11 0
                                    

mahalle çocukları

yoongi :
oğlum ne zmana kadar sürecek bu iş

hoseok :
hangi iş

yoongi :
yahu bütün gün anlattım dinlemedin mi

hoseok :
he şu jungkookun annesi mi

yoongi :
resmen kadın yasaklı ilan etti bizi
evin oraya yaklaştırmıyor
noluyor anlamıyorum da
jungkooka bir şeyler yapmış tae ama anlamadım

taehyung :
hiçbir bok yaptığım yok
pimpirikli kadının teki
madem çok değerli oğlun çıkarma amk
ne kıymetli bebesi varmış

hoseok :
niye kızmış sana
ne oldu ki

yoongi :
birkaç gündür sürekli birlikteydiniz
kavga mı ettiniz yoksa

taehyung :
etmedik lan
olmadı bir şey diyorum
kadın aklına geleni yapıyor
takmayın siz
bensiz buluşmuşsunuz ben bütün gün evde sıkıntıdan patladım insan haber verir

hoseok :
gel buluşalım
annem komşuya gitmiş

yoongi :
saat gece yarısı aw
ne buluşması

taehyung :
nolcak be
herkes sokakta
hadi çıkalım çok sıkıldım ben
çekirdek kola yaparız

hoseok :
3 dk çıkarım

yoongi :
5 dk gelirim o zman

'yok be oğlum iyi kız aslında. bir aldatması var o kadar' dudağımda ki çekirdek kabuğunu tükürdüm.

'daha ne olsun ulan' kıkırdayan hoseok atıldı lafa.

'altın gibi bir kalbi var onun. aldatma demeyelim de gönül kırmayı sevmiyor diyelim' üçümüz birbirimize sessiz olamamız için uyarı niteliğinde vura vura gülerken sahanın telleri sallandı.

'ne bu ses oğlum bütün mahalle sizi dinliyor' alt sokaktan birkaç çocuk sahaya gidiyorlardı. elimi salladım.

' gelin gelin çekirdek kol... '
o sırada aralarında onu da görmemle lafım yarıda kesildi. çünkü değil onunla aynı ortama girmek onun geçtiği sokaktan geçmek gelmiyor içimden ; ama tıpkı şuan olduğu gibi bu pek mümkün değil.

onlar çoktan yanımıza oturup bardakları doldururken jungkook gayet normal davranıyordu. tabi annesinden azar yiyen o değil. salladım. o takmıyorsa benim umrumda olmaz.

yanıma oturan arkadaşıma avcumdaki çekirdekten verdim biraz. zaten bardak yetmediğinden aynı bardağı paylaşacaktık soobinle. bardağımıza içecek doldurdu. 'ee napıyorsunuz bu saate'

'siz ne yapıyorsunuz asıl ' yoongi yerdeki küçük taşları attı. 'ortalarda çok görünmüyorsunuz artık dağıldık tabii'

'hyung' dedi bizden bir yaş küçük olan beomgyu 'siz de artık pas vermiyorsunuz ki'

namjoon hoseokun dizine dirseğini koyup yayıldı. 'yok be arada bakıyorum şöyle uzaktan hala aynı işe yaramazlarız. değişen pek şey yok'

yoongi heyecanla dizlerine vurdu. 'lan hatırlıyor musunuz sahada ne maçlar yapardık. sabaha kadar hışmımız çıkar yorgun yorgun okula giderdik' güldüm.

' çok uzak değil be daha geçen gün piknik yaptık ya' 'o da doğru. ama ne bilim özledim o günleri'

Jin hyung' e yapalım tekrar hepimiz toplanmışken yine'

içimi heyecan kapladı.hemen soobinin dizlerini pat patladım. diğerleri de benim gibiydi.
'e top yok'

'ben alim gelim hemen evden'

'koş  hoseok'dedim. 'acele et takım kuralım biz '

__________

'yavaş oynayın ulan ayağım kırıldı galiba' yerdeki soobine gülmekten gözlerim yaşarmaya başladığında yoongi uyardı
'sessiz ol lan atacaklar şimdi bizi mahalleden'

onu yerden kaldırıp kaldığımız yerden devam ettik. yaklaşık 1 saattir oynuyorduk ve gerideydik. sorun etmiyorum çünkü bu oyunlarda o kadar da hırslı değilim. hatta hiç. şu an aklımca eski anılarımızı tekrarlıyorduk. çoğu şey aynıydı. gece yarısı , saha, arkadaşlarım, terden ıslanmış tişörtüm... ama eski anılarımda canımı yakmak için yapıldığı besbelli olan bir dirsek yoktu. tam karnımın üstüne.

nefesimin saniyelik kesildiği anda öne eğildim. arkadaşlarım daha yavaş oynaması için onu uyarıyorlardı. canımı yakmak onu pek pişman etmiş gibi değildi. doğruldum. beni kışkırtmak için yaptığını biliyorum , eminim , ama istediğini vermeyeceğim. annesinin laflarının ağırlığı altında ezilirken ben de onu ezmek istemiyorum. çünkü şuan annesinin haklılığına sinirliyim ve bu sinirle hareket etmek istemiyorum.

pardon gibi şeyler geveledi. yüzüne bakmadan kendi potama döndüm. ama o bu gece olay istiyor gibiydi. sürekli omuz atıyor, yanımdan geçerken rastgele salladığı kolu ısrarla bir yerlerime çarpıyordu. arkamda duran vücudu sinirden tepemin atmasının son saniyelerini saydırıyordu bana. ve ben o kadar da sabırlı biri değilim.

omzumun dibinde duran omzundan o tam havadaki topu tutmak üzereyken itip uzaklaştırdım kendimden. top aramızdan sekip bizim takımdan birine geçti. kaşları çatılmış yüzüyle baktı.

'ne yapıyorsun lan. itmek de ne yeni yeni adetler mi çıkarıyorsun başımıza' ikimizinde sinirden köpürdüğünü biliyordum.

şuan küçük bir rüzgar çıksa ve saçımız uçsa bile birbirimize girebilirdik sırf rüzgar var diye. yüzüne bakmayı reddedip elimi salladım.

'beğenmediysen annene söyleyebilirsin. antrenmanlı sayılırım' bana dokunmayacağından o kadar emin olmalıyım ki dudağıma inen yumruk beni ölümüne afallattı.

anında sesler yükseldi. ne yapıyorsunlar taehyung iyi misinler? uçuşmaya başladı havada. cevap verecek kadar iyi değilim. canım o kadar da yanmadı ama son birkaç gün gözümün önünden hızlıca geçti.

iyi anlaşıyor gibiydik. aslında öyle değildi. ben onun sırrına ortaktım o kadar. bana güvenmese de asla kimseye söylemem benim çocukluk arkadaşım o. onun zarar görmesi mahalledeki diğer herkesin zarar görmesi gibi üzer beni. ama o bunu bilememiş annesini de ikna edememiş olmalı ki annesinden büyük bir azar oğlundan da güçlü bir yumruk yemiştim.

o gece ona kızanların arasından sıyrılıp eve geldim. hızlı bir duş alıp yatağıma uzandım ama biliyorum dudağım yarına şişecek ve ben bu gece pek kolay uyayamayacağım.

deniz adamı 🧜‍♂️/ TAEKOOK✔️Where stories live. Discover now