Bölüm 7: Yüzleşme

434 20 17
                                    

Sevgili canım fındık okurlarım yeni bölümüme hepiniz hoş geldiniz
Keyifli okumalaaaaar🤍

Adar'a zar zor çorba içirmeye çalışsam da içmiyor. "Hadi Adar'ım bitir şu çorbayı" dedim sitem dolu bir şekilde. Bir yandan da Dila duvara yaslanmış bir şekilde bu halimize gülüyordu. Yaklaşık yarım saattir küçük bir bebek gibi ağzına iki kaşık çorba koydum koymadım.

Adar'ın ağzına bir kaşık daha götürdüğümde başını geriye çekti. "Tamam Adar içme!" deyip elimdeki kaşığı kaseye koydum ve kalktım. Tam kapıya yöneleceğim sırada Dila gülerek bana baktı. "Tamam yengelerin en güzeli ver ben içiririm" dediğinde gülerek ona baktım. Elimdeki tepsiyi Dilaya uzatarak başımla onayladım. Tepsiyi ona verdiğimde son kez Adar'a bakıp odadan çıktım.

Mutfağa doğru yürüdüğümde Adar'a kızmam birazcık haksızlıktı. Çünkü bende hiç bir şey yememiştim ve midem bulanıyordu. Mutfağa gireceğim sırada birisinin fısır fısır konuşması geliyordu. Başımı konuşmanın geldiği yöne çevirdiğimde bu kişinin Elif olduğunu gördüm. Bu kız ne karıştırıyordu? İçgüdüsel olarak dinleme ihtiyacı duydum ve beni göremeyeceği bir şekilde mutfağın kapısının yanına saklandım.

Biraz daha yaklaşmaya çalıştığım da artık sesini net bir şekilde duyabiliyordum. Bir kaç saniye telefonda ki kişiyi dinledi. "Azad kimse bilmeyecek diyorum" dedi. Hararetli bir şekilde konuşuyordu. Acaba birisinin yardımına ihtiyacı mı vardı? Çünkü eğer öyleyse korkmaması gerek. Kadınız diye de aciz veya korkak insanlar değiliz.

"Azad kimse benim onun k.. " dediği anda arkamdan birisinin ayak seslerini duydum. Aniden suçluluk psikolojisiyle mutfağa girip Elif'e elimle selam verdim. Bana gülerek baktı ve yine telefonu aniden kapattı. Neydi bizden sakladığı? Bu iş git gide garipleşiyor.

Pot kırmamak için tezgahın üzerindeki suyu alıp dolaptan da bir bardak alıp içine su doldurdum. Göz ucuyla ona baktığım da anlam veremediğim bir ifade vardı yüzünde.

"Eee Elif nasılsın? Bana bir şey söyleyecektin yarım kaldı?" dedim tereddütle.

O sırada içeriye gülerek Dila girdi. Elindeki tepsiye baktığım da tepsi bomboştu. Şaşırır bir vaziyette ona baktım. "Dila?" dedim. Gülerek tepsiyi tezgahın üzerine bıraktı ve iki elini açıp omuzunu kaldırdı. Bilmem der gibi.

Ardından gülerek mutfaktan çıktı. Aklım hiç bir şeyde değil ama Elifin ne konuştuğu daha doğrusu fısır fısır ne konuştuğunu bilmemek beni yiyip bitiriyor. Normal de insanların işlerine burnumu sokmam ama bu sefer bu işte bir gariplik var. Tekrar Elife döndüğümde bu sefer cevap vermesini beklemedim. Gülerek ona baktım ve odadan çıktı.

Bu olayı yada konu her neyse onu çözebilecek tek kişi var. Ömer. Ona Elifte bir gariplik olduğunu söyleyeceğim. En azından yardıma ihtiyacı varsa veya korkuyorsa Ömer'i abisi olarak görür ve bir ihtimal söylerdi.

Odaya doğru yürüdüğümde ona ne söyleyeceğimi, cümlelerimi toplamaya çalıştım. Odanın kapısına geldiğimde derin bir nefes alıp verdim. Bu benim sakinleşme metodumdu. Kapıyı açıp odaya girdiğimde o hala şöminenin başındaki koltukta oturuyordu. Sanırım geldiğimi bile duymamıştı. Yatağın üzerine oturduğum da hala bir tepki vermemişti. Bir kere öksürdüm. Öyle derin dalmıştı ki ateşe algılayamadım bir an. Bir kere daha öksürdüm. Yine tepki vermedi. Tek çare gidip yanına oturmaktı. Yatağın üzerinden kalkıp yan tarafındaki tekli koltuğa oturup onu izlemeye başladım.

Öyle güzeldi ki bakın bu güzel kelimesi sadece biz kadınlara kullanılıyor fakat gerçekten de güzeldi bu adam. Gözleri minicik çekik, gamzesi var yanaklarında, dudakları kalın, güzel kokan güzel bir adam. Her şeyden önce kalbinin bu kadar güzel olması ama aynı zamanda da bir katil olması..

BERCESTE (Mihriban &Ömer)Where stories live. Discover now